İstanbul Tıp Fakültesi’nde Sami Zan adı ile tanınan, kendini fakültesine adamış bir bilim insanı, müthiş bir anatomi hocası, dilden dile, nesilden nesle anlatılmaktadır. Özellikle 1960-80’li yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde öğrencilik hayatını geçirenlerin yakından tanıdığı renkli bir öğretim üyesi Sami Zan Hoca. Kendi öğrencilik dönemlerinde bile anatomi laboratuvarı ile sürekli iç içe yaşamış, öğrencilerin başının belası olarak nam salmış bilim alanına sevgi ve ilgi ile kendini adamış bir bilim insanı. Hocanın kendisinin emekliliği takiben kısa bir süre sonra rahmetli olmasına karşın ünü, ders notları ve anıları, elektronik paylaşım sitelerinde yaygın bir şekilde dolaşmakta. Sami Zan yazarak arama sitelerinde tarama yapmanız, kendisinin bazı özel dersleri hakkında bilgi edinmeniz için yeterli oluyor.

Diğer fakültelerin öğrencilerinin de derslerine ilgi gösterdiği, derslerinin tıklım tıklım dolu olduğu hatta dersleri pürdikkat ve çoğunlukla ayakta takip edilen bir anatomi hocası. Dersten önce hocayı iyi bir yerden dinleyebilmek amacı ile yer kapmak için mücadele verilen özel bir insan. Öğrencilerine kalıcı bir şeyler öğretebilmek için resimler, gazete parçaları, maketler, öğrenciler arasından canlı modeller, eline ne geçerse kullanırmış merhum. Hatta ders içeriğini interaktif olarak anlatacak şekilde kendi kurgu senaryolarını devreye sokarmış. Sıraların üzerinde oraya buraya atlarken bir yandan da aşağıdaki sözler çıkıverirmiş ağzından… “Yaz yavrum!” dediği anda dersin ortasında tüm öğrenciler hocadan gelecek inci niteliğindeki özdeyişlere kendini hazırlarmış. Artık o gün hocanın ağzından hangileri dökülürse, öğrencilerin ya da o günkü derse katılma şansını yakalayanların artık bahtlarına ne çıkarsa…

Sami Zan Hocanın dersini takip edip not alan öğrencileri ile görüşerek bu sözlerden derleyebildiklerimizin bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum:

 
Sami Zan Hocadan özlü sözler:


• Hekim olmak her konuya hâkim olmaktır.

• Bence en acınacak insan, görevinde ücretten başka bir şey alamayandır.

• Hayat denklemi: Çalışma (10) x Doğruluk (10) x Bilgi (10) x Güzellik (10) x Şans (0) = 0

• Hıyara kıyasla turba şükür!

• Meyvesi çamura düşüyor diye ağaca mı lanet edilir?

• Hekim hastasını nadiren tedavi, genellikle teselli eder.

• Üniversiteye girip te çıkamayanlara profesör denir.

• Okumak sanatı esasları hatırlamak, ayrıntıları unutmaktır.

• Biz sidikle pislik arasından dünyaya geldik, öğünmemiz nedendir?

• Hayat size bir limon verirse siz onu limonata yapınız.

• Hayat, üstü pamuklarla örtülü bir kazık tarlasıdır.

• Hayatta mutlu olmak yalnız aranılan insanı bulmakla değil, aranılan insan olmakla mümkündür.

• Hayatta bütün setler üzerinden geçilmek için yapılmıştır, önünde durulmak için değil!

• Dilediğin gibi yaşa, nasılsa öleceksin!

• Yükselmek için kendi ayaklarınızı kullanınız, başkalarının sırtı ve ellerini değil!

• İyilik belki unutulur ama ölmez. Kötülük ölür ama unutulmaz.

• Göz medeniyetler yapar fakat medeniyetler göz yapamaz.

• Moloz alma adam al. Adam yoksa hiç kimseyi almamak hırdavat almaktan iyidir.

• Sevmek oturup birbirine bakmak değil, belki beraberce aynı yöne bakmaktır.

• Söndüremeyeceğin ateşi yakma!

• Yaşlılık gözlerde başlar, genital organlarda biter.

• Gülme bunlara, doktor gülmez, tebessüm eder!

• Herkesin ter kokusu ayrıdır, parmak izi gibidir.

• Yüksek makamlar yalçın kayalara benzer. Oralara nadiren kartallar, çoğunlukla kertenkeleler çıkar.
• Yolun ilerisini göremiyorsanız dönemece gelmişsiniz demektir.

• Aşk hayatta her yaşta insana musallat olan bir hastalıktır.

• Mutluluk insanın sevdiği işi yapması değil yaptığı işi sevmesidir.

• İbret al, ibret olma.

• Hastalık randevu ile gelmiyor ki sen hastaya randevu veresin.

• Doktorluğunuz kalbinize oturmadıkça doktor değilsiniz.

• Zaman paraya benzer, lüzumsuz sarf edilmedikçe yeter.

• Elzem lazımdan önce gelir.

• Felakete dayanamamak büyük bir felakettir.

• Geleceğin en iyi habercisi geçmiştir.

• Aşağıda olan düşmekten korkmaz.

• Hiçbir zaman çıktığın kapıyı hızlı kapatma, geri dönmek isteyebilirsin.

• Mezar üstünde oturmak, gebe kadın üstünde oturmak gibidir.

• Kapıyı kilit, kadını yiğit tutar.

• Dört şeye güvenme; kış havasına, düşman sevgisine, amirin iltifatına, kadının sadakatine.

• Söndüremeyeceğin ateşi yakma.

• Gönlün yuvandaysa ne ala, yoksa yürümez bu evlilik.

• Dünyada değeri en zor anlaşılan şey doğru sözdür.

• Gerçek kalp her şeyi affeder.

• Her aşk layık olduğu kadar yaşar.

• Büyük mutluluklar açı çekmeden elde edilmez.

• Tehlike geliyorum, namus gidiyorum demez.

• Ana baba evladını yeryüzüne getirir, hoca onu gökyüzüne çıkarır.

• Hayatta nasihatçi olarak ölüm yeter.

• Para iyi bir uşak kötü bir efendidir.

Webdeki eksi sözlük sayfasında yer alan bir anekdota göre eski bir öğrencisine (ki kendisi şu an bir nöroloji profesörüdür) dayandırılarak şu anı aktarılmaktadır: Sami Hoca her dersin başında bir soru cevap bölümü yaparmış. Öğrenciler akıllarına gelen her konuyu küçük kâğıtlara yazarmış, Sami Hoca da bunlara cevap vermeye çalışırmış. Günün birinde Sami Hoca kâğıtların birindeki soruyu okuduktan sonra sınıfa dönerek “Çocuklar, ‘Aşk nedir?’ diye sormuşsunuz. Bu çok zor bir soru. Bana bir hafta süre verin.” demiş. Ertesi haftaki derse Sami Hoca elinde bir horoz şekeri ile gelmiş. Sınıfa dönerek “Bunu kim yemek ister?” demiş. Azeri uyruklu bir öğrenci fırlayarak “Men yerem” demiş ve sınıfın önünde horoz şekerini hızlıca yemiş. Horoz şekeri bittikten sonra Sami Hoca sınıfa dönerek bir hafta önce kendisine yöneltilen soruya şu cevabı vermiş: “Çocuklar aşk işte bu horoz şekeridir, yerken çok tatlıdır, ama bittiğinde ise elinizde bir kazıktan başkası kalmaz.”

Sami Zan, öğrenciyken verdiği bir seminerde, mezuniyetten hemen sonra bir doktorun evlenmesinin uygun olup olmadığı fikrini tartışır. O zamanki şartlarda hekimlerin, evlenmek için gerekli olan parayı elde etmesi için bir süre çalışması veya uzmanlık yapması gerekmektedir. Sami Zan ise bir doktorun, en kötü koşullarda bile, sünnet operasyonu yaparak para kazanacağını düşündüğünü belirtir. Bir hemşire arkadaşından sünnet aletleri için gerekli parayı borç alarak temin edip kendine küçük bir cerrahi set oluşturur. Sami Zan’ın arkadaşı Doktor Muzaffer Sertabipoğlu Bey sonraki gelişmeleri şöyle anlatıyor: “Fakülteyi bitirdik, askerlikten sonra görev yerlerimizi belirleyen kuralarımızı çektik. Kurada Sami Zan’a, Mardin’in İdil ilçesi, bana da Hekimhan Hükümet Hekimliği düştü. Mektuplaşıyorduk. Bir mektubumda ona “Sünnetçilikten ne haber, ayda ortalama kaç sünnet yapıyorsun?” diye takılmıştım. Cevabı hakikaten düşündürücü idi. “Ben kral olarak doğsaydım, krallık dünyada yasaklanırdı, kara bahtım buraya da yetişti. Hükümet Hekimi olduğum İdil ilçesinde halkın çoğunluğu Süryani Hıristiyan; sünnette daha siftahım yok.” Hocanın bahsi geçen cerrahi setten doğan borcunu, hemşire hanımla evlenerek ödediği rivayet edilir…

Öğrencilik yıllarında anatomi dersinde tuttuğu notlarda hocanın söylediği özlü sözleri itina ile kaydeden ve günümüze değin koruyan Prof. Dr. Fahri Ovalı Hocadan, Sami Hocayla ilgili bir anekdot da şöyle: Sami Hoca derste üreterdeki darlıkları anlatıyor ve böbrek taşlarının bu darlıklardan geçerken şiddetli ağrıya neden olduğundan bahsederek diyor ki: “Yarın gideceksin Beytüşşebap’a doktor olarak. Gecenin bir yarısı seni kaldıracaklar hasta var diye. Varacaksın hastanın evine. Bakacaksın ki adam yerlerde kıvranıyor. Adam ağrının şiddetinden evdeki caanım İran halısını ortadan cart diye ikiye bölmüş. Teşhisi hemen koyacaksın: Üreter taşı!” Hocadan bir başka hatıra aktarımı ise şöyle: Ben sana sınavda soracağım: Oğlum “veru montanum” neresidir? Sen de diyeceksin ki: “Hocam, Peru’nun başkentidir” Ben de sana diyeceğim ki: “Oğlum güle güle. Veru montanum işte (göstererek) burasıdır!”

Sami Zan, anatomi dersini kolaylaştıran bir hocaydı. Anatomideki belirgin, temel yapıları sorardı. Ayrıntılara fazla girmezdi. Felsefesi, zor gibi algılanan bir dersi kolay hale getirmek şeklindeydi. Renkli bir kişiydi, ilgi çekici ve dikkati yoğunlaştırıcı bir tarzı vardı. Çapa Tıp Fakültesi öğrencileri arasında Sami Zan’ın bir anısı, kuşaktan kuşağa doğruluğundan tam emin olunmasa da anlatılır. Konu, tıp eğitiminde ölçme değerlendirme derslerinde anlatılacak düzeyde ibretlik bir ders konusu olacak nitelik taşımaktadır. Sami Zan’a sınavda hocası tarafından zor bir soru sorulmuş. Hoca, Sami Zan’a kafatasındaki anatomik oluşumlardan birinin adını sormuş… Aslında klasik anatomi bilgisine göre böyle bir delik kafatasında yer almıyormuş. Kafatasına yapay bir delik açan hoca, ısrarla sanki bu delik gerçekten varmış gibi bu anatomik oluşumun adını söylemesini istemiş. Yani olmayan bir şeyi var gibi tanımlanmasını istiyormuş. Sami Hocanın eski öğrencileri tarafından web sayfalarında birçok örneğinin aktarıldığı, öğrenciyi zorlamayan, sınavlarda kolay sorularla öğrencileri rahatlatan davranışının altında yatan nedenlerden birinin de geçmişte yaşadığı bu tablonun olduğu aktarılmaktadır. Yeni dönem genç kuşak öğretim üyelerine ve adaylarına örnek teşkil etmesi dileği ile öğrencisini severek, kutsal bir emanet gibi gören, onların dersi derste öğrenmesine çaba gösteren, dersini sürekli canlı tutabilmek adına kendini paralayan ve derslerini ve kendisini sürekli güncelleyen bir öğretim üyesi olarak hafızalarda hala canlı, hala özel bir figür olan Sami Zan Hocayı bu vesileyle rahmetle anıyor, aziz hatırasının önünde saygıyla eğiliyorum.

Kaynaklar

Dr. Muzaffer Sertabipoğlu http://www.istabip.org.tr/hf/hf398.asp (Erişim tarihi: 10.08.2011)

Prof. Dr. Adnan Öztürk’ün fotoğraf arşivi

Prof. Dr. Fahri Ovalı’nın Prof. Dr. Sami Zan’nın anatomi derslerinde tutulmuş ders notları

TAKAD web sayfası www.anatomidernegi.org (Erişim tarihi: 19.10.2011)

www.eksisozluk.com ve tr.wikipedia.org (Erişim tarihi: 19.10.2011)

Aralık-Ocak-Şubat 2011-2012 tarihli Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi, 21. sayı, s: 102-103’dan alıntılanmıştır.