Dr. Oliver Sacks, bir nöroloji uzmanı. Tıpkı benim gibi. Kendisiyle ilk tanışmamız ‘Karısını Şapka Sanan Adam’ kitabının 1996’da Türkçeye çevrilmesi ile oldu. Benim de yoğun biçimde davranış nörolojisi çalıştığım, Bakırköy’ün
“Kültür ve Sanat”
Halk Müziğimizin olmazsa olmaz çalgısı; Tamburacı Osman Pehlivan’dan Muzaffer Sarısözen’e, Yılmaz İpek’ten Neşet Ertaş’a, Arif Sağ’dan Çetin Akdeniz’e kadar hepsi de birbirinden kıymetli dünya çapında icracıları olan sazımız. İsmi şimdilerde
Türk edebiyatında hastalık ve sağlık denince akla ilk gelen eserlerden biri kuşkusuz ki bir tahlil romancısı Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’dur. Hasta bir insanın fiziksel ve psikolojik sorunlarını, aynı hastanın
Liderlik, üzerinde çok çalışılan ve konuşulan bir konu. Buna karşılık körlerin fili tarif etmesi hikâyesinde olduğu gibi bakış açısına göre değişen, ele alındığı tarafıyla farklılaşan ve değişik boyutları olan bir
Mütefekkirler, medeniyet kavramının tanımını; “bir millet ve toplumun maddi, manevi varlığına ait üstün niteliklerden, değerlerden, fikir ve sanat hayatındaki çalışmalardan, ilim, teknik, sanayi, ticaret vb. sahalardaki nimetlerden yararlanarak ulaştığı bolluk,
Bir önceki yazımızda müzikoterapinin tarihçesi, kullanılabileceği tıp alanları, müzikoterapi sırasında dikkat edilmesi gereken hususlar, müzikoterapinin sınıflandırılması gibi konulara değinmiştik. Bu yazımızda ise Türk Müziği’nin tedavi amaçlı olarak kullanılmasında hangi değişkenlerle
Prof. Dr. Hanefi Özbek9 yıl önce
Zaman, ne olduğu hakkında üzerinde çok düşünülmüş ve birçok şey söylenmiş soyut bir kavramdır. Zamanı algılayacak duyu organımız yoktur, zaman hakkında doğrudan bilgiye sahip olamayız ancak nesnelerin varlığı-yokluğu, yer değiştirmesi,
Editör9 yıl önce
“Hayatdört şeyle kaimdir, derdi babamsu ve ateş ve toprak.Ve rüzgâr.ona kendimi sonradan ben ekledim” İsmet Özel Amentü’sünde her ne kadar hayatın kaim olduğu nesneleri “su, ateş, toprak ve rüzgâr” olarak
Dr. Mahmut Tokaç9 yıl önce
Tarih, insanlığın birikimlerini yazıya dökmeye başlayıp kayıt altına almasıyla birlikte farklı bir boyut kazanmıştır. Her bir kayıt “bir hatırlatma” olmasının yanında aynı zamanda bir “belge” niteliğinde olup insanlığın sonsuzluğa erişme
Prof. Dr. Hanefi Özbek9 yıl önce
Türkiye’de ilk radyo yayını 1927 yılında başlamıştır. Pek çok ülkeye göre erken sayılabilecek bir tarihte başlayan radyoculuk Türkiye’de idari açıdan 8 farklı dönem geçirmiştir. (Tablo 1) 1927 yılında TTTAŞ adlı
Dr. Mahmut Tokaç10 yıl önce
Daha Fazla Yükle