İnsan haklarının tarihinin, insanlığın yeryüzündeki tarihi kadar eskiye dayandığını söyleyebiliriz. Bunların başında yaşama hakkı gelir. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde açıkça tanımını bulan ve ardından birçok insan hakları belgesinde yer edinen yaşama hakkı, insan haklarının temelini oluşturur. Bu ifade, bireyin otorite tarafından öldürülmeme ve hayata yönelik tehlike ve risklere karşı korunma hakkını belirtir. En yaygın ifadesiyle yaşama hakkı, öldürülmeme hakkıdır. İslam hukukunda “Külliyyat-ı hamis” adı verilen beş esastan biri de canın korunması, yani yaşama hakkıdır (1). Anayasamızın ‘Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı’ başlıklı 17. Maddesinde, “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir,” şeklinde yer almıştır (2).
Anayasanın, ‘Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması’ başlıklı 56. Maddesinde ise bu hakkın, ‘sağlıklı ve dengeli bir çevre’ şartıyla genişletildiğini görüyoruz. İfade şöyle: “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, iş birliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.” Dikkat edilirse, bu ifadeler aslında yaşama hakkından daha öte bir anlam taşımaktadır. Herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak amacıyla sağlık hizmet sunumuna değinmektedir. Diğer bir ifadeyle açıkça beyan etmese de bir başka hakka, sağlık hakkına işaret etmektedir.
Sağlık hakkının kapsamı konusunda farklı yaklaşımlara şahit oluyoruz. Dünya Sağlık Örgütünün kuruluş belgesi olan Anayasası, “Mümkün olan en yüksek sağlık standardından yararlanmayı, ırk, din, siyasi inanç, ekonomik veya sosyal durum ayrımı yapılmaksızın her insanın temel haklarından biri olarak kabul eder (3). Sağlık hakkı da aslı itibarıyla mümkün olan en yüksek sağlık standardına ulaşabilmeyi ifade etmektedir.
Günümüze gelene kadar çeşitli süreçlerden geçen ve ilerleyerek olgunlaşan sağlık hakkı, artık diğer insan hakları ile sıkı ilişki içinde olan temel bir insan hakkı hâline gelmiştir (4). Sağlık hakkının, uluslararası insan hakları hukukunun konusu olarak en kapsayıcı şekilde Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesinde (ICESCR) yer aldığını görüyoruz (5). Sözleşmenin 12. Maddesinin ilk bölümü, üye devletlerin “herkesin, ulaşılabilecek en yüksek fiziksel ve zihinsel sağlık standardına sahip olma hakkını” kabul ettiklerini ilan eder. Devamında bu hakkın tam olarak hayata geçilebilmesi için üye devletlerce atılacak adımlardan söz etmektedir.
Bunlar kısaca, bebek ölümlerinin düşürülmesi ile çocukların sağlıklı gelişmelerinin sağlanması, çevre temizliğinin ve sağlığının her yönüyle ileriye götürülmesi, başta salgın hastalıklar, bölgesel hastalıklar ve meslek hastalıkları olmak üzere hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü, nihayet hastalık hâlinde her türlü sağlık hizmetinin ve bakımının sağlanması için gerekli şartların oluşturulmasıdır.
ICESCR Sözleşmesini gözetmekle görevli Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi, 2000 yılında sağlık hakkına ilişkin bir Genel Yorum kabul etti. Bu yoruma göre sağlık hakkının gıda, barınma, çalışma, eğitim, katılım, bilimsel ilerlemelerin ve bunların uygulamalarının faydalarından yararlanma; yaşam, ayrımcılığa uğramama, işkence görmeme, mahremiyet, bilgiye erişim ve örgütlenme, toplanma ve dolaşım hakkı gibi diğer insan haklarının hayata geçirilmesi ile yakından ilişkili ve onlara bağımlı olduğu kabul edilmektedir (6).
Görüleceği üzere çok yönlü bir etkileşim söz konusudur. Komitenin yorumuna göre sağlık hakkı, sadece zamanında ve uygun sağlık hizmeti alma değil, güvenli ve içilebilir suya ve yeterli sanitasyona erişim, yeterince güvenli gıda, beslenme ve barınak sağlanması, sağlıklı çalışma ortamları ve çevre şartları, cinsel ve üreme sağlığı da dâhil olmak üzere sağlık eğitimine ve sağlıkla ilgili bilgiye erişim gibi sağlığın sosyal belirleyicilerini de içeren kapsamlı bir haktır (6).
Bu bakış açısıyla sağlık hakkının sağlıklı bireyler ve sağlıklı toplum hedefine ulaşabilmek için gerekli olan bütün tesislere, ortamlara ve hizmetlere erişebilme ve bunları kullanabilme hakkı olarak yorumlandığı görülmektedir.
Sağlık hakkının bu denli kapsamlı yorumuna bakarak yanlış bir çıkarım yapmamalıyız. Sağlık hakkının, her hastalık ve engellilik durumunda sınırsız sağlık hizmet verilmesi olarak anlaşılması doğru değildir. Bireysel yatkınlıklar ya da sağlığa olumsuz etkili alışkanlıklar ve sağlıksız yaşam biçimlerine rağmen kişilerin sağlığının korunması da olamaz. Kısaca sağlık hakkını, her hâl ve şartta sağlıklı olmak olarak anlayamayız.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri, Mary Robinson’un veciz ifadesiyle, “Sağlık hakkı, sağlıklı olma hakkı demek değildir; yoksul ülkelerin kaynakları olmadığı hâlde pahalı sağlık servisleri kurmaları demek de değildir. Sağlık hakkı, hükümetlerin ve yöneticilerin mümkün olan en kısa zamanda herkesin ulaşabileceği ve yararlanabileceği bir sağlık sistemini kuracak politikalar ve eylem planları ortaya koymalarını gerektirir. Bunun gerçekleşmesini güvence altına almak hem insan haklarıyla uğraşanların hem de halk sağlığı çalışanlarının vermeleri gereken en büyük mücadeledir (6)”.
Kaynaklar
- Akseki AH. İslam Dini. Güzel Sanatlar Matbaası; 1969:289. Ankara.
- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası. 1982; Madde 17/1.
- World Health Organization. Constitution of the World Health Organization. 1946. https://www.who.int/about/governance/constitution (Erişim Tarihi: 27.12.2024).
- Atabay SŞ: Sağlık hakkı ve unsurları. Türkiye Biyoetik Dergisi. 2022; 9(3):105-113.
- United Nations. International Covenant on Economic, Social and Cultural Rights. 1966 https://www.ohchr.org/en/instruments-mechanisms/instruments/international-covenant-economic-social-and-cultural-rights (Erişim Tarihi: 27.12.2024).
- Dünya Sağlık Örgütü ve Toplum Sağlığı Araştırma ve Geliştirme Merkezi. Sağlık ve İnsan Hakları üzerine 25 Soru-25 Cevap. Türkçe çeviri: Nazmi Zengin. 2002:9-10. Ankara. 2002 https://apps.who.int/iris/bitstream/handle/10665/42526/9241545690_tur.pdf?sequence=10 (Erişim Tarihi: 26.12.2024).