CNN Türk kanalında 2 Aralık 2015 akşamı yayınlanan “Her Şey” programında tamamlanmış bir projenin sunumunu, yapan öğretim üyesinin ağzından tüylerim ürpererek dinledim. Daha sonra yaptığım bir araştırmada aynı haberin 1 Aralık 2015 tarihli Sözcü gazetesinde de yer aldığını gördüm.

Suça eğilimli çocukların önceden saptanarak rehabilitasyonunu amaçlayan bu projede geliştirilen yöntem ile artık ileride suç işleme eğilimi olan çocukları önceden saptamak ve gerekli önlemleri almak mümkün olabilecekti. Bilimsel bir iş yaptığına inandığı anlaşılan öğretim üyesi bunu gururla söylerken programın sunucusunun bir sorusuna cevaben bunun Türkiye’de ve dünyada bu amaçla yapılmış ilk çalışma olduğunu ve başka ülkelerin de bu modeli kullanmaya başlayacağını söylüyordu.

Buna benzer bir girişime 12 Eylül sonrası askerliğimi yaptığım Genelkurmay karargâhında tanık olmuştum. ABD vatandaşı olan Türk asıllı terör uzmanı bir psikiyatristin geliştirdiği bir yöntemle, darbe öncesi terör eylemlerine karışmış sağ ve sol militanlar üzerine bir çalışma yürütülmüş, eylemlere karışanların ortak özellikleri ve bunları önceden saptayabilme amaçlı algoritmalar geliştirilmiş, sonra da bunun Harp Okulu öğrencilerini ve üniversite öğrencilerini tarama amacıyla kullanılması planlanmıştı. Neyse ki bu çalışmanın ciddiye alınması ve yayınlanması benim de uzman sıfatıyla aralarında olduğum bir grup aklı başında subay ve generalin engellemesi ile durdurulmuştu.

Tıpta belirli sağlık sorunları ve hastalıkları önceden belirlemek amacıyla olasılık hesaplarına dayanan öngörü (prediktif) modelleri geliştirilmesi ve elde edilen algoritmalar sayesinde risk grubundaki kişilerin ileride kendilerini bekleyen olası sorunlar konusunda bilgilendirilmesi çok eskiden beri yaygın biçimde kullanılan yöntemlerdendir. Buna benzer şekilde çeşitli suçların öngörülebilmesi için kriminolojik amaçlarla kullanılmakta olan modellemeler ve algoritmalar da bulunmaktadır. Ancak bu habere konu olan durum çok farklıdır.

İnsanları sağlıkları konusunda gelecekte bekleyen tehlikelere ilişkin bilgilendirebilmek amacıyla öngörü modellerinin geliştirilmesi ve bireylerin talebi durumunda kullanılması, gerek bireyler gerekse toplum adına yararlı bir iştir. Suçların oluş biçiminin ve suçluların analiz edilerek gelecekte ortaya çıkması muhtemel suçlara yönelik önlemlerin alınması da toplum yararı adına anlaşılabilir bir çabadır. Ancak yapılan araştırmada, halen cezaevlerinde bulunan suçlu çocuklar üzerinde çalışılarak hazırlanan bir model ile henüz bir suça karışmamış çocuklar arasında araştırma yapılarak suça eğilimli olanların saptandığı, daha sonra da çok sayıda çocuğun “rehabilite edildiği” ifade edilmektedir. Sağlık durumu ile ilgili öngörüler ve tahminler, bireylerin talepleri ile yapılabilen ve sonuçları konusunda üçüncü şahıslara bilgi verilmesi doğru olmayan uygulamalardır. Suça karışmış kişilerin psiko-sosyal yapısının analizi ve tekrar suç işleme olasılığı konusunda öngörülerde bulunma konusu da etik açıdan tartışmalı olsa bile suçlu olduğu kanıtlanmış olan bir bireyin rehabilitasyonu amacıyla yapılan ve bireye yararı olabilecek bir uygulamadır. Oysa hiç bir suça karışmamış olan bazı çocukların incelenerek aralarından bazılarının “suça eğilimli” şeklinde damgalanması, sonra da rehabilitasyon programına alınması tarzındaki bir çalışmanın kendisi mükemmel bir ahlaki sorun örneği oluşturmaktadır.

Toplumsal yarar için bireysel çıkarların göz ardı edilip edilemeyeceği ya da bireysel haklar için toplumsal yarardan ve değerlerden ne ölçüde vazgeçilebileceği konuları gerek felsefenin gerekse de hukukun yanıtlanması zor olan tartışmalı soruları arasındadır. O nedenle toplumun yararına olan bazı uygulamalarda bireysel hakların ihlali ya da tersine bireysel hakları korumaya çalışırken toplum yararının ihlali gibi uygulamalara çok sık olmasa da rastlamak mümkündür. Bu yazıya konu olan haberdeki olay örneği ise ne toplumsal yararı ne de bireysel hakları gözeten bir durum değildir.

Yararcı etik açısından bir eylemin iyi olması için sonuçlarının yarar sağlaması ve sağlanan yararın objektif (objektif yararcılık) veya sübjektif (sübjektif yararcılık) ölçütlerle gösterilebilmesi gerekir. Oysa bu örnekte “suça eğilimli” çocukların saptanması ve rehabilitasyonu ile bazı suçların önleneceğinin kanıtını göstermek mümkün değildir. Yani toplumsal ve/ya bireysel yararın olup olmayacağı meçhuldür. Bireyci (liberal) etik açısından ise çok sorunlu bir durum vardır. Özgürlükçü liberal etik anlayışına göre bireylerin negatif haklarının, eşitlikçi liberal etik anlayışına göre de pozitif haklarının ön planda olması gerekirken bu örnekte negatif hakların ihlal edildiği, pozitif hakların ise söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Bir negatif hak olarak bireylerin özel hayatlarının, saygınlıklarının, tercihlerinin korunması gerekirken, istek ve talepleri dışında bireylere “suça eğilimli” tanısı konulmakta, bir anlamda damgalanarak “rehabilitasyonları” sağlanmaktadır. Böyle bir uygulama, Sovyet döneminde rejim muhalifi aydınların psikiyatrik bir tanı ile kliniklere kapatılarak tedavi edilmeleri uygulamalarını çağrıştırmaktadır.

Kimin, ne zaman, hangi koşullarda, ne tür suçlara karışabileceği konusu çok değişkenli ve karmaşık bir konu olup bu amaçla yapılan çalışmalarda –genetik çalışmalar da dahil olmak üzere- tam bir başarı sağlanamadığı bilinmektedir. Bu gerçekten hareketle, kriminolojik amaçlarla geliştirilmiş olan matematiksel modellemeler ve algoritmaların bile “suça eğilimli bireyleri saptamak” için değil de “suç olasılığı yüksek durumları belirlemek” amacıyla kullanılması söz konusudur. Bu tür uygulamaların popüler kültüre yansımış bir örneği olan “Person of Interest” isimli TV dizisinde, dünyayı gözetleyen ve bazı suçları önleme faaliyeti yürüten Hayırsever isimli süper bilgisayar bile, suçun olabileceği yeri ve olası kurbanı belirlemekte ancak suçu işleyecek kişiyi belirleme işi detektiflere bırakılmaktadır.

Dizi filmlerde bile matematiksel modellere, algoritmalara bırakılmayan olası suçluyu saptama işinin bilimsel bir araştırma ile çocukluk dönemindeki bireyler arasında gerçekleştirilmeye çalışılması ülkemizde bilimle fantezinin ne ölçüde karıştırıldığının vahim bir göstergesidir. Bu çalışma için Etik Kurul onayı bulunduğu belirtildiğine göre etik anlayışımızın da sorgulanması gerekmektedir. Çeşitli hastalıklar için erken tanı amacıyla yapılan toplum taramalarında bile duyarlılığı, seçiciliği ve prediktif değerleri iyi bilinen test sonuçlarına göre hasta bulunan bireylerin tedavisi kendi tercihlerine bırakılmaktadır. Bu durumda bireyin pozitif hakları devreye girmektedir. Bir pozitif hak olarak hastalık halinde tedavi olma seçeneği genellikle birey tarafından arzu edilen, talep edilen bir seçenektir. Oysa “suça eğilim”, hatta “suçluluk” nedeniyle rehabilitasyon talebini aynı kapsamda değerlendirmek mümkün değildir. Bu araştırmadaki yöntemler konusunda da çeşitli sorular akla gelmektedir. Örneğin, araştırmacıların prediktif model geliştirme sırasında kullandıkları “altın standart” nedir? Suça karışmış bir grup çocuğun çok sayıda, farklı özelliği ve işledikleri her bir suç türü için çok farklı değişkenleri söz konusu olduğuna göre araştırmacıların saptamaya çalıştığı suç ve o suçla ilişkili değişkenler nelerdir? Başka bir deyişle bu değişkenler ve risk faktörleri tüm suçlar için genel olarak mı, yoksa tekil suçlar için özel olarak mı belirlenmiştir? Eğer tüm suçlar kastediliyor ise bu sonuç tıpta tek bir tarama yöntemi ile ileride ortaya çıkabilecek tüm hastalıklara “eğilimi” saptama anlamına geleceğinden, hangisi için ne önlem alınacağına, kim, nasıl karar verecektir? Hatta bir adım daha ileriye gidersek herhangi bir suç ya da hastalığa hiç bir şekilde eğilimi olmayan bireylerin olmasından söz edilebilir mi?

Bu olayda, spesifik bir suça yönelik değil de her türlü suça eğilimi saptamak tarzında bir yaklaşımın kullanılması en azından öngörü yöntemleri açısından sorunlu olduktan başka suça eğilimli olduğu, hatta suçlu olduğu saptanacak olan bir bireyin bu durumdan kurtulmak için yardım talep etmesi de istisnai durumlar dışında söz konusu değildir. Yani suça eğilimin önceden kesin olarak saptanması mümkün olsa bile buna müdahale etmek, bireyin negatif haklarını ihlaline neden olurken pozitif hakları açısından bir anlam taşımayacaktır. Özetle bilimsel yöntem, toplumsal yarar ve bireysel haklar açısından ciddi sorunlarla yüklü bir durum söz konusudur.

Kaynaklar

Sözcü Gazetesi. “Akademisyenler, çocuklarda suça eğilimleri önlemek için birleşti!” Aralık 1, 2015. http://www.sozcu.com.tr/2015/egitim/akademisyenler-cocuklarda-suca-egilimleri-onlemek-icin-birlesti-998973/

M. B. Short, M. R. D’orsogna, V. B. Pasour, G. E. Tita, P. J. Brantingham, A. L. Bertozzi and L. B. Chayes. Mathematical Models and Methods in Applied Sciences Suppl. 2008;18 (Suppl.): 1249–1267.

Leif Wenar. “Rights”, The Stanford Encyclopedia of Philosophy, (Edward N. Zalta ed.) (2011). http://plato.stanford.edu/archives/fall2011/entries/rights/.

Erica Beecher-Monas, Edgar Garcia-Rill. Genetic Predictions Of Future Dangerousness: Is There A Blueprint For Violence? Law And Contemporary Problems 2006;69:301-341.

http://www.theguardian.com/cities/2014/jun/25/predicting-crime-lapd-los-angeles-police-data-analysis-algorithm-minority-report (erişim: 6 Aralık 2015)