Türkiye, tıbbi cihaz pazarında en büyük 30 ülke arasında bulunup, tutarlı ve düzenli büyüme gösteren bir pazardır. Sağlık teknolojilerinin Türkiye’deki gelişimi, sağlık politikalarındaki liberal değişikliklerle özellikle 1990’lardan itibaren son yirmi yılda ivme kazanmıştır. Diagnostik görüntüleme, tıbbi cihaz pazarının yaklaşık % 20’sini oluşturmakta olup, 2004 – 2008 yılları arasında % 22 oranında yıllık birleşik büyüme göstermiştir. 2010 – 2015 yılları arasında diagnostik görüntüleme pazarının yıllık % 7,5 ile toplam tıbbi cihaz pazarından daha hızlı büyümesi beklenmektedir.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sağlık sunumu alanında teşhis ile tedavinin mümkün olduğu kadar doğru, çabuk ve etkin olarak verilmesi amacına uygun olarak bir arada sunulması ve non invaziv tedavilere yönelim ağırlık kazanmaktadır. Bu olanağı sağlayan teknolojilerden en önemlilerinden biri ise hibrit görüntüleme cihazlarıdır. PET ve CT’yi bir araya getiren ilk hibrit görüntüleme sistemi olan PET/CT’nin ardından geçtiğimiz yıl pazara MR ve PET’i bir araya getiren ilk MR-PET cihazı sunulmuştur. MR-PET cihazları ile ilk defa hastadan aynı anda, eşzamanlı olarak MR ve PET bilgisi alınabilmekte, bu da hastanın morfolojik ve fonksiyonel bilgisine aynı anda erişimi mümkün kılmaktadır. Eşzamanlı tarama yapabilen MR-PET ile başta nörolojik hastalıklar olmak üzere birçok alanda teşhiste devrimsel gelişmeler beklenmektedir.

Anjio ve yazılımlarındaki gelişmeler ile TAVI gibi daha az girişim gerektiren yöntemler daha yaygın hale gelmekte ve daha uygun hasta seçimi yapılabilmektedir. Yeni nesil PET/CT cihazları ise tanının niceliksel olmaktan çıkarılıp niteliksel hale getirilmesi alanında önemli gelişmeler kaydetmiştir. Yeni geliştirilen spesifitesi ve sensitivitesi yüksek biomarkerlar ile nörodejeneratif hastalıklara erken tanı konulmasında önemli aşamalar kaydedilecektir.

Yeni nesil CT cihazları, son zamanlarda toplumdaki en önemli kaygılardan birisi olan doz kullanımı konusunda yeni standartlar oluşturmuştur. Artık 1msV gibi çok düşük dozlarda dahi kardiyak çekim yapılabilmesi standart olarak sunulabilmektedir. Ayrıca, çok yüksek temporal rezolüsyona sahip bu üst düzey CT cihazları ile pediyatrik hastalarda sedasyon ihtiyacı büyük ölçüde ortadan kalkmıştır.

Ultrasonografi alanında yenilikçi teknolojiler, diğer modaliteler ile tamamen otomatik eşzamanlı okumayı sağlayacak fusion teknolojisi, meme kanserinin radyoaktif doz alınmadan ve sistematik yapılmasını sağlayan otomatik meme hacim tarama teknolojisi ile dokuların esnekliğini ölçülebilir ve kategorize edebilir hale getiren elastografi teknolojileridir. Meme radyolojisi alanındaki yenilikçi teknolojiler arasında, meme taramaları sırasında % 15 – 30 olasılıkla kaçırılan kanser vakalarındaki teşhis yeteneğini artırabilen 3 boyutlu tomosentez; üroloji alanında ise görüntüleme ile tedavinin iç içe girdiği taş kırmada tek seferde taş kırma ihtimalini % 95’lere yükselten pulso teknolojisi öne çıkmaktadır.

Türkiye’deki görüntüleme cihazlarının gelişimine bakıldığında önümüze pozitif bir tablo çıkmaktadır. MR görüntüleme sayısı 2007 – 2010 yılları arasında % 29’luk yıllık birleşik büyüme oranıyla önemli bir gelişim göstermiştir. Yine aynı şekilde bilgisayarlı tomografide görüntüleme sayısı aynı yıllar içinde yıllık % 17 büyüme kaydetmiştir. Büyümenin arkasındaki önemli faktörlerden bir tanesi önleyici sağlık hizmetlerine ve erken teşhise olan odağın artmasıdır. Ayrıca hasta farkındalığının artması da bir diğer önemli etkendir.

2008 yılı itibarıyla Türkiye’de 519 adet MR ve bin 35 adet bilgisayarlı tomografi cihazı kaydedilmiştir. Görüntüleme cihazlarının Türkiye’deki coğrafi dağılımına baktığımızda % 70’ten fazlasının 20 büyük şehirde yer aldığı tespit edilmiştir. Tıbbi cihazlarda kamu ve özel dağılımı incelendiğinde ise, MR’da % 65, BT’de % 55, radyoterapide ise % 46’lık payın özel sektöre ait olduğu görülmektedir.

Türkiye’de diagnostik görüntüleme arz ve talep dengesine bakıldığında, pazardaki büyümeye rağmen talebin halen karşılanamadığını görmekteyiz. Bunun sonucu olarak cihazların aşırı yüklü halde çalıştırılması, doktor ve teknisyen sayısının yetersizliği ile birleşince çıktı ve teşhis kalitesinin olumsuz etkilendiği görülmektedir. İleri tetkik ve görüntülemelerde ise ayrı bir geri ödeme sisteminin olmayışı erken ve etkin teşhisin yapılmasını engellemekte olup, toplam sağlık maliyetinin artmasına neden olmaktadır.

X-ışını ile yapılan görüntüleme sistemlerinde üç ana küresel eğilim görülmektedir:

• Analog sistemlerden dijital sistemlere geçiş.

• Elle yapılan işlemlerden otomatik işlemlere geçiş.

• 2 boyutlu uygulamalardan 3 boyutlu uygulamalara geçiş.

Bu üç küresel eğilim de birbiriyle iç içe geçmiş olup sonuç olarak iş akışlarının ve süreç çıktılarının optimize edilmesi hedeflenmektedir.

Orta vadede ise, ultrasonografi alanında hızla ticarileşen klasik ultrasonografi uygulamalarının yerine fusion uygulamalarının, taramaları sağlık çalışanından bağımsız hale getiren otomatik meme hacim taraması teknolojilerinin ve dokuların esnekliğinin ölçülüp, kanser teşhislerinin kategorize edilebilir hale geldiği ARFI (Acoustic Radiation Force Impulse) gibi teknolojilerin teşhis verimliliğini artırarak, inovatif teknolojilerin toplam maliyetlerle kullanılabilmesini sağlayacağı öngörülmektedir.

Kaynaklar

Epsicom Business Intelligence

Sağlık Bakanlığı Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2010

Tıbbi Görüntüleme Teşhis ve Tedavi Teknolojileri Derneği (TıpGörDer)

Aralık-Ocak-Şubat 2011-2012 tarihli Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi, 21. sayı, s: 92-93’den alıntılanmıştır.