Yaşadığımız şu hayatta en acıklı, en üzücü ve ibret verici olaylar bir hizmet veya bir mal için gidilen yerde o madde veya ilintili olaylar sonucunda zarar görmek veya hayatımızı yitirmektir. Bu tip nahoş olaylar içinde bekli de en acıklısı sağlık hizmeti almak için başvuran hastanın sağlık hizmeti veren çalışkan azimli ve özverili kişilerin istemeden sebep oldukları olumsuzluklar sonucu zarara uğramasıdır. Baygın bir hastanın hastaneye sedye ile getirilirken sedyeden düşmesi, isim karışıklığı nedeniyle yanlış ameliyat edilme veya ilaç verilmesi ve bunun gibi istenmeyen birçok olaya hepimiz ya tanık olmuş ya da yakın zaman da okuyup duymuşuzdur. Son yıllarda dünyada ve hemen peşi sıra ülkemizde sağlık hizmeti sunumu sürecinde yaşanan bu trajik olayların önlenmesi amacıyla çeşitli adımlar atılarak ve çalışmalar yapılarak hasta güvenliğinin gün geçtikçe daha fazla sağlanmasına çalışılmaktadır.
Hasta güvenliğinin sağlanmasında insan (çalışan kişi), teknoloji, uygulama prosedürleri ve içinde bulunulan mekân özellikleri etkendir. Hasta güvenliğinin sağlanmasında ise en büyük rol belki de hastane binasına düşmektedir. Hasta zaman ve mekân olarak en çok bu alanda bulunmakta; tedavisi ile ilgili sorgulama, muayene, tetkikler, tekrar değerlendirme ve gerekirse ameliyat ve her türlü bakımı büyük oranda hastane sınırları içerisinde sağlanmakta ve gerçek büyük riski de bu alanda yaşanmaktadır. Hasta ve yakınlarının çok aşina olmadıkları ve farklı psikolojik duygular içinde bulundukları, farklı insan gruplarının bir araya toplandığı, bazen de mahşer yerini andıran ve hastaların fiziki risklerle karşılaştıkları hastane alanları insanlar ve tabii ki hastalar için en güvenilir alanlar olmalıdır.
Teknoloji, tıp ilmi ve hizmet sektöründeki hızlı gelişmeler sağlık yapılarında da önceki yıllara kıyasla büyük değişikliklere sebep olmuştur. Yeni kavramlar gelişmiş, sağlık politikaları ve ekonomik koşullar değişerek insana hizmet sunumu da hem kalite olarak hem de nicelik olarak artmıştır. Hasta güvenliğinin sağlanmasında etkenlerin tümünü etkileyen mekân özellikleri de gün geçtikçe değişmekte ve gelişmektedir. Bu sebeple aşağıda belli başlı bazı hastane alanlarından bahsetmek istiyorum.
Hastane bahçe girişi ve ana girişi
Hasta güvenliği, hastanın tedavi alacak yere ulaşmak için bulunduğu yerden çıkmak veya bulunduğu yere hizmet ulaşması ile başlamaktadır. Bu sürecin başlı başına ayrı bir konu olması nedeni ile konumuzu hastane girişinden itibaren ele alarak sadece sağlık yapılarının mimari tasarımlarından bahsedeceğim. Hastalar ve yakınları hastaneye biraz ajite, biraz moral bozukluğu ve varsa büyük veya küçük çeşitli özürleri ile birlikte gelmektedir. Hastaların çoğu zaman yanlarında refakat eden birileri bulunmakta fakat küçümsenmeyecek sayıda hasta ise tek başlarına hastaneye ulaşmaya çalışmaktadır. En başta hasta ve yakınlarının hastaneye güvenli bir şekilde ulaşmaları sağlanmalıdır. Bu amaçla hastane bahçesinden itibaren yaya ulaşımında hastanın ayağının takılıp düşmesi ve dengesinin bozulmasına imkân sağlayan alanlardan; merdiven, basamak, rampa başta olmak üzere ve diğer engeller bulunmamalıdır. Bu engeller hastaların merdiven veya basamak çıkarken dengelerinin bozulup düşmelerine, eforlarının yetmemesi sonucu yorgunluğa ve nihayetinde emboli ve kalp krizi gibi sağlık risklerini artışına rampa eğimlerinin, uzunluklarının ve korkuluklarının nizami olmamasından kaynaklanan fiziki tehlikelere maruz kalmalarına fırsat tanımaktadır. Ayrıca hem bina içinde hem de bina dışında yapılan fiziki çalışmaların etrafında konan geçici engeller de büyük oranda tehlike oluşturmaktadır. Geçici engeller çarpma ve hafif güç kullanımı ile aşılamayacak tarzda olmalı ve temas halinde hasta ve yakınlarına herhangi bir zarar verme özelliği bulunmamalıdır.
Eğer hastalar ve araçlar ulaşım yollarını kısmen ve zaman zaman birlikte kullanıyorlarsa bu yollar parke taşı şeklinde döşenmiş olmalıdır. Bu sayede taşıtlar 20 km hızın altın seyretmeye zorunlu kılınmış olmakta ve yayalara zarar verme ihtimalleri azalmaktadır. Parke taşlarının özellikleri ve döşeme tekniği yine her türlü engeli bulunan vatandaşların ve ayaklarını adeta sürüyerek yürüyen Parkinson gibi tüm mobil hastaların dahi kolayca emniyetli bir şekilde ulaşımlarını sağlayabilecek özellikte olmalıdır.
Bina girişlerinde iklim, çevre ve güvenlik koşullarına bağlı olarak çeşitli özellikte kapılar bulunmaktadır. Bu özellikleri giriş ve çıkışların ayrı ve kimi zaman aynı olduğu otomatik olarak dönen, kapanan, açılıp-kapanan ve itilerek açılan kapılar olarak sıralayabiliriz. Giriş ve çıkışların aynı kapı üzerinden yapılan alanlarda yaşlı engelli ve hastaların düşme ve çarpma sonucu yaralanma ve zarar görme riskleri artmaktadır.
Bina içi merdiven ve koridorlar
Yukarıdaki özelliklere benzer özellikler göstermekle birlikte bina içinde bulunan bu alanlar daha tehlikelidir. Nüfus yoğunluğu bina içinde daha fazladır ve hem hasta ve yakınlarının, hem de çalışan personelin hareketliliği, telaşı ve malzeme trafiği artmıştır. Bu sebeple bu alanlarda dış ortama kıyasla daha fazla ve daha hızlı hareket bulunmaktadır. Hastaların ve hasta yakınlarının kayması ve takılması, gene gelip geçen kişilerin çarpmaları sonucu yaralanmalara yol açmaktadır. Tedavi hizmeti almaya gelen bir kişinin hizmet binası içinde zarara uğraması hiç istenmeyen, nahoş bir durumdur. Bu olasılıkları azaltmak için hasta ve yakınlarının tedavi alacakları alanlara ulaşımları aynı katlarda geniş koridorlar ile sağlanmalıdır. Koridor zeminlerindeki desen ve süslemeler mühendislik marifeti ile belirlenen trafik ve diğer özelliklere göre tasarlanmalıdır. Günümüzde merdivenler artık sadece acil durumlarda kullanılmakta ve diğer katlara ulaşım asansörler ile sağlanmaktadır. Bu durum hastaların güvenliği açısından çok önemlidir. Burada dikkat edilmesi gereken durum ise hasta yanında refakatçi veya hostes yok ise hastanın doğru kata ulaşımının sağlanmasındaki düzenlemelerin çok önemli olduğudur. Hastanın güvenli bir şekilde doğru alana ulaşımı da yeterli değildir. Aynı zamanda en kısa zamanda ulaşımının da sağlanması gerekmektedir. Ulaşım zamanının uzaması hastalarda yorgunluk, bitkinlik ve diğer olumsuz ruhsal özellikleri ortaya çıkarmakta ve çeşitli ölümcül sağlık sorunları oluşturabilmekte, hasta zarar görmektedir.
Bekleme alanları
Sağlık kuruluşuna gelen hastalar ve yakınları; muayene, tetkik ve tedavi için az ya da çok zaman harcayarak sıra beklemekte ve böylece zamanlarının önemli bir kısmını yine sağlık yapısı içinde geçirmektedirler. Bu sebeple sağlık yapılarındaki diğer alanlar gibi bu alanlar da hasta güvenliği açısından önem kazanmaktadır. Çeşitli kesimler tarafından bina içindeki bekleme alanlarının büyüklüğünün maliyetleri ve yine personel ve hasta ulaşım mesafelerini arttırdığı zannedilmektedir. Hâlbuki sağlık yapısının işletme planına göre planlanmış yeterli büyüklükteki alanlar sadece hasta güvenliğini arttırmakla kalmıyor binanın kullanışlığını, ferahlığı, müşteri ve çalışan memnuniyetini de arttırmaktadır. Bekleme alanlarının iyi planlanması; hastaların muayene için bekleme alanlarının özgün olmasına, gürültü ve karmaşanın en aza indirilmesine ve kalabalıkların dağılmış ve sakin bir ortam görünümünün sağlanmasına yol açmaktadır. Böylece hasta ve yakınlarına daha fazla dinlenme ve konsantre olma fırsatı doğmakta ve ses, gürültü ve karmaşadan uzak bir ortam sunulmaktadır.
Muayene ve işlem odası
Muayene ve diğer işlem odaları, hasta güvenliği konusunun belki de en çok tehlike altında olan alanlardır. Kapı önünde birikmiş hastaların muayene veya işlem yaptırmak için acele etmelerinin sağlık personeli üzerinde oluşturduğu gerilim, kendi aralarında sohbet etmeleri ve tartışmaları, odanın açıldığı kısmın iyi planlanmamış olması ve ses yalıtımının iyi sağlanmamış olması nedeni ile bu odalarda her iki taraf da çok fazla sıkıntı çekmektedir. Hasta ve yakını, doktor veya hemşireye istedikleri soruları sorup bilgi alamıyorsa, dışarıdan gelen gürültüden ötürü verilen bilgiler tam anlaşılmıyorsa, hasta, verilen hizmetten tam anlamı ile yararlanamamaktadır. Benzer durumlar doktor ve sağlık personeli için de geçerlidir. Dışarıdan gelen gürültüler doktorun hasta kalp seslerini, solunum seslerini ve barsak seslerini iyi değerlendirmesini engellemektedir. Hem pediatrik hem de dâhiliye ve geriatrik muayenelerde hastaların sorgulanması da sorun olmaktadır. Bu sebeple sağlık personeli yaptığı muayene ve değerlendirmeyi tekrar etme ve tedavisini de tekrar kontrol etme ihtiyacı hissetmektedir. Dışarıdan gelen tüm olumsuzluklar ve gösterilen çabalar sağlık personelinde hızla yorgunluğa ve stresse yol açmakta bu da riskleri beraberinde getirmektedir.
Yukarıdaki oluşumlar neticesinde muayene ve işlem odaları öncelikle sadece o odada muayene olacak hastalar için ayrılmış, sıra bekleyen hasta ve yakınlarına hizmet edecek büyüklükte bir alana açılmalıdır. Bu bekleme alanlarında ses transformasyonu en aza indirilmelidir. Muayene veya işlem odaları hem boyut hem de donanım olarak hastaya acil müdahale imkânı veren fiziki şartlara sahip olmalıdır. Önde gelen bazı özellikleri kısaca şöyle sıralayabiliriz. Hasta muayene masası veya koltuğunun üç tarafı da masada 110 cm ve koltukta 90 cm açık olmalıdır. Bu durum acil durumda hastaya müdahaleyi imkân kılmakta hasta başına getirilmesi gereken aletler (CPR cihazı gibi) sorunsuz yaklaştırılmakta ve müdahale için fazla sağlık personeli hastaya müdahale edebilmektedir. Bu odaların kapıları (kapılardan diğer bölümlerde de bahsedilecektir) da daima dışarıya doğru açılmalı ve sedye, yatak ve yanında ortalama büyüklükte erişkin personelin sığmasına imkân vermelidir. Bu da 110-120 cm arasında olup alt sınır olarak 110 cm kabul edilmektedir.
Pencereler
Pencere ve dolayısıyla gün ışığının önemi sadece hastalarda değil tüm insanlar üzerindeki olumlu etkilerinin olduğu yaygın olarak bilinmekte ve mimarlar ve mal sahipleri tarafından mümkün olduğu kadar fazlaca yararlanılmaya çalışılmaktadır. Bu kadar olumlu etkileri olan pencereler aynı zamanda hastalar için bir tehdit de oluşturmaktadır. Yakın zamana kadar bazı hastaların ya pencereden atlayıp intihar etikleri ya da kaza sonucu düşerek yaralandıkları ya da hayatlarını kaybettikleri basılı yayınlarda yer almakta idi. Günümüzde teknolojinin gelişmesi ile gün ışığından yaralanmak için artık pencerelere daha fazla önem verilmekte hatta cam duvarlar kullanılmaktadır. Sağlık yapılarındaki pencereler konutlardaki pencerelerden farkı açılabilir olmamalıdır. Yakın zamana kadar pencerelerin açma aparatları çıkarılmakta ve teknik personel tarafından tamir ve bakım durumlarında ancak kullanılmakta idi. Fakat günümüzde pencerelerin artık hiç açılmayacak şekilde ve darbelere karşı dayanıklı olmaları şart koşulmaktadır. Böylece olası tehlikelerden çeşitli yaş gurubundaki ve farklı hastalıklara sahip olan hastalar ve yakınları korunmakta ve güven altına alınmaktadır.
İlgili tetkik alanlarının özellikleri
Hasta odası
Sağlık yapılarındaki değişiklikler içinde en dikkat çeken kısımlar hasta odalarıdır. Tüm dünya ülkeleri gelişmişliklerine ve ekonomik gücüne bakmaksızın her hasta ve refakatçisi için mahremiyetin korunduğu özgün bir oda tahsis etmeye çalışmaktadır. Bir kaç yıl öncesine kadar hastalar 8-12 yataklı koğuş tipi odalarda kalmakta ve bu durum çok sık olarak karışıklıklara sebep olmakta idi. Tek kişilik odalar ise hastanelerde bir elin parmakları kadar az sayıda idi. Koğuşlarda aynı isimde ve benzer yaşlarda hastaların aynı koğuşta yatmaları, hastaların kendi aralarında yatak değiştirmeleri, hasta yakınlarının boş yataklara yatmaları, hastaların ve yakınlarının diğer hastaların tedavilerine yardım etmeleri gibi durumlar olağan karşılanmaktaydı. Hastane enfeksiyonlarında artış ve verilen antibiyotik tedavilerine karşı da hızlı direnç gelişmekte, neticede hasta hem daha pahalıya daha radikal tedavilere maruz kalmaktaydı. Tüm bu özellikler hasta güvenliğini tamamen ortadan kaldırmakta ve hastaların hayatını tehlikeye atmakta idi. Başlangıçta koğuş tipinden tek yataklı odalara geçiş biraz zor oldu. Yaygın olarak tek oda sistemine geçişin çok maliyetli olacağı inancı hâkimdi. Fakat kısa sürede yapılan araştırmalar tek yataklı odaların diğer yataklı odalara göre bütünsel maliyetlerinin daha az olduğu yönünde sonuçlar verdi.
Ülkemizde artık aşırı yoğunluk ve imkânsızlıklar dışında çift kişilik odalar bile kullanılmamaktadır. Sağlık Bakanlığı aldığı tedbir ve verdiği teşviklerle tek yataklı odaları desteklemektedir.
Tek kişilik odaların bazı özelliklerden bahsetmek gerekirse; tek kişilik odalarda sağlık personeli açısından hastaları takip etmek, onlara daha fazla vakit ayırmayı ya da ayrılan vaktin tümünü hastaya vermeyi imkân kılmaktadır. Hastaların tek başlarına muayene ve takipleri daha sessiz ve müdahalesiz ortamlarda yapıldığından uygulayıcının konsantrasyonunu arttırmakta ve işine daha iyi odaklanabilmektedir. Hasta kimliğinde daha fazla ayrım sağlanabilmektedir. Ayrıca hasta ile ilgili kayıtlar, raporlama ve diğer işlemler, hastanın odasında çalışma masası veya tezgâhında veya kapının hemen yanında niş diye tabir edilen bölümde yapılmaktadır. Gene topluca kayıtların girilmesiyle oluşması muhtemel aksaklıklar ve yanlışlıklar önlenmektedir. Hastaların tek kişilik odalarda kalmaları, ortamlarının daha fazla ev konforuna çevirme imkânı tanımakta, aynı zamanda hastaların bu zor dönemde sevdikleri insanların kendilerine refakat etmelerine imkân sağlamaktadır. Hastanın hastalık durumuna göre konfor tercihlerinin neler olduğu ve ne gibi talepleri olacağı da hasta refakatçisi tarafından kolayca ifade edilebilmektedir. Aynı zamanda hasta zor günlerinde kendisini terk edilmiş hissetmemekte ve yanında sevdiği kişilerin sürekli bulunması ile güven duymaktadır.
Bazı ekonomik gücü yüksek ülkelerde ve bazı özel hastanelerde bilinen ayna tarzı tasarımlara kıyasla daha pahalı fakat hasta güvenliği açısından da önemli olan personelin acil durumlarda ve diğer işlemlerde hata payını sıfıra indirmek için kopya odalar (one handed rooms) diye adlandırabileceğimiz tarzda odalar inşa etmektedirler. Burada hangi odaya girerse girsin sağlık personeline her türlü malzemenin yerinin aynı olduğunu ve hızla hareket edilmesi gereken durumlarda hiç zorluk çekilmeyip zaman harcanmaması amaçlanmaktadır.
Diğer bir özellik bu odaların içine veya hemen dışına el yıkama alanının yerleştirilebilir olmasıdır. Sağlık personeli her hastayı muayene ettikten veya işlem yaptıktan sonra ellerini çıkmadan hemen yıkama fırsatı bulmaktadır. Yapılan araştırmalar, yapılacak bir sonraki işin yıkama alanından sonra olması ve yıkama alanının yapılan iş alanına 5 metre mesafeden kısa olması durumlarında, personelin el yıkama oranlarında çok fazla artış olduğu, neticede hastane enfeksiyonlarının önüne geçildiği ve hasta güvenliğinin de daha iyi sağlandığını göstermiştir.
Tek kişilik odaların diğer bir imkânı ise oda içinde tuvalet bulunmasıdır. Bilindiği üzere hastanelerdeki kazaların önemli miktarı hastanın tuvalete gitmesi sırasında meydana gelmektedir. Tek kişilik odalarda hastalar daha az mesafe kat etmekte, gerek tuvalete giderken gerek ihtiyaç giderme sırasında refakatçisinin gözetimi altında olma şansını yakalamaktadır. Ayrıca oda içerisinde tuvaletin konumu araştırılmış ve en uygun yerin hasta yatağına ve hastanın ulaşımına en yakın yerin olması uygun görülmüştür. Koğuş tipi odalarda hasta bakıcıların çok hassasiyet göstermelerine rağmen hasta sayısının fazla olması, hastaların yardım için sıra beklemelerinin gerekmesi ve hastaların ihtiyaç giderme konusunda yabancıların yanında utanma duygularının artması gibi nedenlerle hastaların ihtiyaçlarını tek başlarına gidermeye çalıştıkları gözlenmiştir. Bu da hastaların kaza ve riske maruz kalma oranlarını arttırmaktadır. Tuvaletler ile ilgili diğer bir husus ise yukarıda da bahsedildiği üzere oda kapılarının dışarıya doğru açılmasının gerekliliğidir. Tuvaletlerde düşen ve bayılan hasta ve kişilerin hızla müdahale edilme fırsatı yaratılması ve hastanın kendisine zarar verme ihtimallerini ortadan kaldırma gereksinimi için bu gereklidir. Hasta odası veya diğer alanlardaki kapılarda ise panik anında kapıların geri çekme, yana itme veya herhangi diğer bir karmaşık sistemden ziyade doğrudan iterek açılmasının deneyler sonucunda büyük fayda sağladığı görülmüştür.
Hemşire istasyonları
Hasta güvenliğinin sağlanması ve gözetilmesindeki kontrol taşlarından biri de hemşire deskleri veya günümüz kavramı ile hemşire istasyonlarıdır. Yakın zamana kadar deskler görevli hemşirelerin rahat çalışma imkânı bulamadığı ve işini başka alana taşımasının gerektiği kadar küçük ve iş yapmak için oturduğunda önündeki koridoru ve hasta odalarını göremeyecek kadar yüksek bir konumda idi. Sadece görsel olarak klinikte kontrolün bırakılması hasta güvenliği yanında pek çok alanda da güvenlikten vazgeçildiği anlamına gelmekte sonuç olarak büyük tehlikeler ile yüzleşmeye maruz kalınmaktadır. Günümüzde artık bu anlayış yerini bel hizasında tamamen açık ve yeterince büyük desklere bırakmıştır. Yine çeşitli sağlık görevlilerinin de (tıbbi sekreter, eczacı, ATT gibi) bu desklerde çalışmalarına imkân tanınmıştır. Bu alanlarda hasta takibi, sekretarya, güvenlik, eczane ve ilaç dağıtım işleri ve bilgilendirme gibi pek çok iş yapılmaktadır. Bu sebeple de ismine artık hemşire istasyonları denmektedir.
Hemşire istasyonlarının klinik servislerde yer ve konumları değişmiştir. Yukarıda ifade edilen görevleri neticesinde istasyonun lokalizasyonu önem arz etmektedir. Konum itibarı ile güvenlik açısından klinik girişine, hasta odaları ile göz temas kurulması gerekliliği, servise hâkim bir yerde ve klinik hizmetlerinin yürütülmesi, lojistik ve tedavi destek görevleri ile de servisin orta yerinde olması gerekmektedir. Hasta güvenliğini de içeren bu karmaşık görevler neticesinde hemşire istasyonlarının lokalizasyonlarının tespit edilmesi önemli olduğu kadar uğraştırıcı gözükmektedir.
Bina içi acil durumlar (yangın, deprem)
Daha pek çok başlık olmasına rağmen ana hatlara değindiğimizden son olarak yangın ve deprem gibi acil durumlardan bahsetmek istiyorum. Hiç birimizin karşılaşmak dahi istemediği bu gibi durumlarla ister hastane içinde ister dışında karşılaşalım, sonucunda zarar gördüysek geleceğimiz yer yine hastanedir. Bu sebeple tüm hastaneler nerede olurlarsa olsunlar en az 10 şiddetinde bir depreme dayanıklı olma zorunluluğuna sahiptirler. Aksi takdirde bir vatandaş olarak olumsuz bir durumdan sonra yardım almaya geldiğiniz binanın yıkılmış ve içindeki tüm hizmet değerlerini yitirmiş olması bizi sadece hizmet alamayacağımız için üzmez aynı zamanda kamuya olan inanç ve güvenimizi de derinden sarsar.
Her binada olduğu gibi sağlık binalarında da çeşitli sebeplerden dolayı yangınlar çıkmaktadır. Böyle bir durumda hem yatan hem de ayaktan hastaların o alanlardan hızla uzaklaştırılmaları alev duman ve zehirli gazlardan emniyetli alanlara sevki gerekmektedir. Hiç de istenmeyen böyle durumlarla karşılaşıldığında hastaları güvenliği, tedavisi, teskini ve korunmasının hem de kendi emniyetlerinin sağlanması ile görevli olan sağlık personeli için çok zor görev halini almaktadır. Neyse ki teknolojideki gelişmeler bu tür zorlukları kolayca aşmamıza imkân sağlamaktadır. Yanmaz malzeme ve kaplamaların geliştirilmesi ve hava geçirgenliği olmayan kapıların imal edilmesi ile yangınla savaşta önemli mesafeler kat edilmiştir. Günümüzde yangın durumlarında artık bina boşaltılmamaktadır. Yangının bulunduğu alandaki hastalar ve tüm personel o alanı terk etmekte, daha sonra yanmaz ve hava geçirmez özelliğe sahip yangın kapıları kapatılmakta ve yangın hapsedilmektedir. Böylece hava alamayan ortamda en azından alevlerin ilerlemesi engellenmekte, itfaiye gelene kadar yangın kontrol altında tutulmaktadır. Büyük binalarda ayrıca alınan diğer bir önlem ise tüm binanın yangın tertibatının sensörlerinin bina dışında bir panoda olmasıdır. İtfaiye yangın bölgesine geldiğinde bu panoya ulaşarak yangının hangi katta ve hangi alanda olduğunu hemen tespit etmekte ve zaman kaybettirici arama çalışmaları yapmaya gerek kalmamaktadır.
Dünyada bu gelişmeler olurken ülkemizde de 2003 yılında başlatılan Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık yapılarının planlanmasında ve tasarımında büyük değişiklikler meydana gelmiştir. Bu değişikliklerin başlıca sebeplerini, sağlık hizmet sunum anlayışındaki gelişmeler ve sağlık hizmet politikalarındaki yeni uygulamalar sağlık yapılarında hasta güvenliği gibi farklı özellik ve değerlerin korunması ve uygulanma gereksinimi diye sıralayabiliriz.
Bu anlayış ile Sağlık Bakanlığı enfeksiyon kontrolü, sağlık yapıları standartları, hasta güvenliği ve hasta hakları gibi çeşitli çalışma grupları oluşturmuş ve çalışmalar sonucu ortaya çıkan gereklilikler uygulamaya sokulmaya başlanmıştır.
Bu çalışma gruplarından biri olan “TC Sağlık Yapıları Asgari Tasarım Standartları” çalışma gurubu dünya örneklerini incelemiş, ülkemizin sağlık politikaları, uygulamaları ve ihtiyaçları göz önünde bulundurarak fiziki ve mali imkânlar dâhilinde sağlık yapıları asgari tasarım standartlarını hazırlamış bulunmaktadır. Bu çerçevede planlanan sağlık yapıları dünyada olduğu gibi ülkemizde de fiilen hasta güvenliğine hizmet etmekte ve ülkemiz sağlık hizmeti sunumunda dünyada önde gelen ülkeler arasında yerini almaktadır. Güvenlikli yapılar ve sağlıklı günler dileğimle…
Yazının PDF versiyonuna ulaşmak için Tıklayınız.
Aralık-Ocak-Şubat 2009 tarihli SD 9’uncu sayıda yayımlanmıştır.