Dr. Ayşe Nur Balcı Yapalak – Dr. Ömer Ataç
Summary
Aging is a multidimensional process shaped not only by biological changes, but also by the intersection of psychological, social, and environmental factors. As the proportion of older adults in the population increases, approaches that support healthier, more functional aging experience have become more important. Healthy aging is defined by more than just the absence of disease; it is also defined by an individual’s ability to maintain physical capacity, sustain social connections, and experience a meaningful life in later years.
In this context, healthy aging is an ongoing process of preperation that begins in early life. Adopting a healthy lifestyle habits from childhood can prevent many problems encountered in old age. However, maintaining these habits throughout life depends on more than just individual awareness; it also depends on the availability of social support systems, educational opportunities, and enabling environments, particularly during adolescence and adulthood.
As people age, key priorities include staying connected to social life, maintaining independence in daily activities, and easily accessing necessary services. Age-friendly cities, accessible health care, and opportunities for social participation are crucial in achieving these goals.
Structural issues, on the other hand, such as ageism, social isolation, gender-based inequalities, and the unequal distribution of caregiving responsibilities pose significant barriers to healthy aging. Therefore, healthy aging must be a collective social responsibility, supported by inclusive, rights-based policies grounded in the life course approach.
In conclusion, healthy aging is not something that just happens; it is a result of the choices we make in life and the resources and support our society provides.
***
Özet
Yaş Almanın Getirdiklerini Geciktirmek için Koruyucu Yaklaşımlar
Yaşlanma yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda psikolojik, sosyal ve çevresel etmenlerin kesişimiyle şekillenen çok boyutlu bir süreçtir. Giderek artan yaşlı nüfusla birlikte, bu sürecin nasıl daha sağlıklı ve işlevsel geçirilebileceğine dair yaklaşımlar da önem kazanmaktadır. Sağlıklı yaşlanma; yalnızca hastalıkların olmamasıyla değil, bireyin yaşamın ilerleyen dönemlerinde fiziksel kapasitesini koruyabilmesi, sosyal ilişkilerini sürdürebilmesi ve anlamlı bir yaşam deneyimleyebilmesiyle tanımlanmaktadır.
Bu çerçevede, sağlıklı yaşlanma bireyin yaşamının erken dönemlerinden itibaren başlayan, süreklilik gösteren bir hazırlık sürecidir. Sağlıklı yaşam alışkanlıklarının küçük yaşlardan itibaren benimsenmesi, yaşlılık dönemindeki sorunları hafifletici bir rol oynayabilir. Ancak bu alışkanlıkların kalıcı hâle gelmesi ve yaşam boyu sürdürülmesi, yalnızca bireysel farkındalıkla değil; özellikle gençlik ve yetişkinlik dönemlerinde bireyin karşılaştığı sosyal destek sistemleri, eğitim yapıları ve yaşadığı çevrenin sunduğu olanaklarla doğrudan ilişkilidir.
Yaşlılık döneminde ise bireylerin sosyal yaşamla bağ kurabilmesi, gündelik işlerini bağımsız sürdürebilmesi ve hizmetlere erişiminin kolaylaştırılması temel hedefler arasında olmalıdır. Yaş dostu şehirler, erişilebilir sağlık hizmetleri ve sosyal katılım olanakları bu bağlamda belirleyici rol oynar.
Öte yandan, yaş ayrımcılığı, yalnızlık, toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlikler ve bakım emeğinin adaletsiz dağılımı gibi yapısal sorunlar, sağlıklı yaşlanmanın önünde ciddi engeller oluşturur. Bu nedenle sağlıklı yaşlanma, bireysel değil toplumsal bir sorumluluk olarak ele alınmalı; hak temelli, kapsayıcı ve yaşam döngüsünü esas alan sosyal politikalarla desteklenmelidir.
Sonuç olarak sağlıklı yaş alma, kendi hâline bırakılmaması gereken; bireyin yaşamı boyunca süren bilinçli tercihlerle ve toplumun sunduğu olanaklarla mümkün hâle gelen bir süreçtir.
Makaleye ulaşmak için tıklayınız.





