Fahrenheit 9/11 belgeseli ile ABD’de olduğu kadar tüm dünyada büyük popülarite kazanan Michael Moore, Amerikan sağlık sistemini sorguladığı yeni belgeseli ‘Sicko’ ile yine dikkatleri üzerine çekiyor. Belgesel asıl olarak Amerikan vatandaşlarını ilgilendirmekte birlikte, liberal bir sağlık sisteminin açmazlarını göstermesi açısından herkes için ilginç yönleri var.
Belgesel, dev ilaç firmaları ve sigorta şirketlerinin egemenliğindeki sağlık sisteminin 1970’lerin başında Başkan Nixon tarafından oluşturulma sürecindeki karanlık noktalara değinerek başlıyor. Moore, o tarihlerde büyük şirketlerin kongre üyelerine yaptıkları bol sıfırlı bağışların sonucu ortaya çıkan sistemin, dünyanın en zengin ülkesini, dünyanın en yüksek sağlık maliyetiyle, nasıl olup da Dünya Sağlık Örgütü istatistiklerinde Costa Rica ile Slovenya arasında, 37. sıraya yerleştirdiğini araştırıyor. Bunu yaparken hem hastaların mağduriyetlerini örnekleriyle sergiliyor hem de paranın nerelere aktığını ortaya çıkararak büyük şirketlerin damarına basıyor. Hastaların çoğu yaşadıkları sıkıntıları anlatırken göz yaşlarına engel olamıyor.
Amerikan topraklarında ücretsiz sağlık hizmeti alınabilen tek yerin Guantanamo üssü olduğunu keşfeden Moore, yanına Dünya Ticaret Merkezi enkazında çalışan ve daha sonra çeşitli kronik akciğer hastalıklarına yakalanan kurtarma görevlilerinden birkaçını da alarak Küba’nın yolunu tutuyor. Önce üsse girmeyi deneyen ve elbette kabul edilmeyen Moore ve hastaları, başkent Havana’nın yolunu tutuyor. Hastalarını Küba’da muayene ve tedavi ettiren Moore, Küba sağlık sisteminin çok daha etkili ve ucuza çalıştığını gösteriyor. Küba’dan Avrupa’ya geçen Moore, Fransız ve İngiliz sağlık sistemlerini inceliyor. Amerikan vatandaşlarının canlarını biraz daha acıtmak için, İngiltere’de hastaların tedavilerine para ödemedikleri gibi, evlerine gitmek için yol parası bile aldıklarını, Fransa’da yaşlıların tüm sağlık giderlerinin karşılanmakla kalmadığı gibi yemeklerinin verildiği, çamaşırlarının bile yıkandığını gösteriyor.
Belgeselin ilk gösterimi geçtiğimiz ay Cannes’da yapıldı ve büyük ilgi gördü. ABD’de Moore hakkında Küba’ya seyahat kısıtlamasını nasıl aştığına ilişkin soruşturma açıldı. Moore ise kendisi aleyhine kampanya yürüten Jim Kenefick adlı muhafazakâr görüşlü bir şahsa 12 bin dolar yardım yaptı. Kenefick, karısının hastalığı nedeniyle sağlık harcamalarının altında kalkmakta zorlanıyordu. Moore’un gönderdiği para ile nefes aldığını itiraf eden Kenefick, sivri dilli yönetmen hakkında olumsuz fikirlerini ise değiştirmediğini, kendisine yaptığı bağışık ‘ucuz bir reklam’ olduğunu söylüyor.
Moore, her yıl 18000 Amerikalı’nın sigortası olmadığı için öldüğünü söylüyor. Amerikan sağlık sisteminin özel sigortaların kontolünde olduğu ve bunların da üyeleri için yaptıkları harcamaları kısarak karlarını artırmaya çalıştıklarını belirtiyor.
Eylül-Ekim-Kasım 2007 tarihli SD 4’üncü sayıda yayımlanmıştır.