2025 yılı, küresel sağlık açısından hem bir uyarı hem de bir dönüm noktası niteliği taşımaktadır. Project HOPE’un yayımladığı analizde, bu yılın dört kritik sağlık başlığı — bulaşıcı hastalıklar, mental sağlık, sağlık sistemlerinin dayanıklılığı ve göç sağlığı — küresel toplumların karşı karşıya olduğu çok katmanlı krizleri yansıtmaktadır. Bu yazıda, özellikle bulaşıcı hastalıklar ve göç sağlığı perspektifinden mevcut tabloyu ve çözüm yollarını ele alacağız.

1. Bulaşıcı Hastalıklar: Yeniden Yükselen Eski Tehditler

COVID-19 pandemisi, bulaşıcı hastalıkların küresel toplumlar üzerindeki yıkıcı etkisini bir kez daha göstermiştir. Ancak 2025 itibarıyla tablo sadece koronavirüsle sınırlı değil: deng ateşi, chikungunya ateşi, mpox, grip, tüberküloz ve antimikrobiyal direnç yeniden gündemin merkezindedir.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, 2024–2025 döneminde sadece Asya ve Avrupa’da 10 milyondan fazla deng ateşi vakası bildirilmiştir. Küresel ısınma, vektörlerin coğrafi yayılımını artırarak tropikal hastalıkların yeni bölgelere taşınmasına neden olmaktadır. Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC), 2025 yazında Fransa ve İtalya’da görülen yerel chikungunya ve deng vakalarını “iklim kaynaklı salgın uyarısı” olarak değerlendirmiştir.

Aynı dönemde antimikrobiyal direnç (AMR), dünya genelinde yılda yaklaşık 5 milyon ölüm ile sessiz bir pandemi hâline gelmiştir. DSÖ, antibiyotiklerin uygunsuz kullanımının hâlâ yüksek olduğunu ve birçok ülkenin ulusal AMR stratejilerini uygulamakta zorlandığını raporlamıştır.

Yeni tehditlerden biri de mpox (maymun çiçeği). Afrika dışında yeniden görülen vakalar, göç ve seyahatle ilişkili bulaşın önemini ortaya koymaktadır. Türkiye ve Avrupa’da bildirilen sınırlı “clade I” olguları, erken tanı ve aşılama zincirlerinin önemini vurgulamıştır.

Tüm bu tablo, bulaşıcı hastalıkların sadece birer “biyolojik olay” değil, aynı zamanda sosyo-ekonomik ve çevresel krizlerin göstergesi olduğunu hatırlatmaktadır. Salgınların arkasında yoksulluk, hızlı kentleşme, iklim değişikliği, savaş ve göç gibi çoklu etkenler bulunuyor.

2. Göç Sağlığı: Hareket Hâlindeki Dünyanın Görünmeyen Krizi

2025’te dünya genelinde 110 milyondan fazla insan zorla yerinden edilmiştir. Bu, modern tarihin en yüksek rakamıdır. Savaşlar, iklim felaketleri ve ekonomik çöküşler nedeniyle milyonlarca kişi güvenli yaşam arayışıyla sınırları aşmak zorunda kalmıştır. Ancak bu hareketlilik, beraberinde ciddi sağlık sorunlarını da taşımaktadır.

Göçmen ve mülteci toplulukları, hem bulaşıcı hastalıklar hem de kronik hastalıklar açısından yüksek risk altındadır. Barınma, beslenme, temiz su ve sağlık hizmetlerine erişim sınırlı olduğunda, kızamık, tüberküloz, sıtma ve COVID-19 gibi hastalıklar hızla yayılabilmektedir.

Örneğin Orta Doğu ve Afrika’dan Avrupa’ya yönelen göç yollarında yapılan sağlık taramaları, son iki yılda tüberküloz oranlarında %30 artış göstermiştir. Bununla birlikte, birçok göçmen ülkesinde kronik hastalık takibi yapılamadığı için hipertansiyon ve diyabet komplikasyonları da artmaktadır.

Göç sağlığı yalnızca “insani bir mesele” değil; kamu sağlığının ayrılmaz bir parçasıdır. Etkin bir göç sağlığı politikası, sınır kontrollerinden çok daha fazlasını kapsamalı: ev sahibi ülkelerde kültürel olarak uygun sağlık hizmetleri, dil desteği, ruh sağlığı danışmanlığı ve bulaşıcı hastalıklar için entegre izleme sistemleri gerektirmektedir.

3. Çözüm Arayışları: Dayanıklı Sağlık Sistemleri

Bulaşıcı hastalıklar ve göç sağlığı krizlerinin kesişim noktasında, dayanıklı sağlık sistemleri yer almaktadır. Pandemiler, sağlık altyapısının sadece hastanelerle sınırlı olmadığını; toplum temelli bir yaklaşımın gerekliliğini kanıtlamıştır.

Geleceğe yönelik politika önerileri arasında şunlar öne çıkmaktadır:

  • Birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi ve erken uyarı sistemlerinin dijitalleştirilmesi,
  • Göçmen topluluklara yönelik mobil klinikler ve aşı kampanyalarının genişletilmesi,
  • Sağlık çalışanlarının kültürel yeterlilik ve kriz yönetimi konularında eğitilmesi,
  • İklim-sağlık bağlantısını izleyen entegre veri sistemlerinin oluşturulması.

Project HOPE’un da belirttiği gibi, bu çağın krizleri birbirine bağlı; bu nedenle çözümler de bağlantılı olmalıdır. Bulaşıcı hastalıklarla mücadele, göç sağlığını güçlendirmeden sürdürülebilir olamaz.

4. Sonuç: Ortak Sorumluluk Çağı

2025, insanlığın sağlık alanında dayanıklılık ve dayanışma kapasitesinin test edildiği bir yıl olarak tarihe geçecektir. Göçmen bir annenin çocuğuna ulaşabilen bir aşı, bir ülkenin sınır güvenliğinden çok daha fazla hayat kurtarabilir. Küresel sağlık artık sadece “tıbbi” bir mesele değil; adalet, iklim ve insanlık meselesidir.

Anahtar kelimeler: Küresel Sağlık, Bulaşıcı Hastalıklar, Göç Sağlığı, Sağlık Sistemleri

Kaynak:
Project HOPE (2025). 4 Health Issues We’re Watching in 2025. https://www.projecthope.org/news-stories/story/4-health-issues-were-watching-in-2025/