Doç. Dr. İlkay Demir

Psikolojik İyi Oluş; Bireyin Geçmiş Yaşamına Veya Kendisine İlişkin Olumlu Tutumlarını, Bir Birey Olarak Devamlı Büyüdüğü Ve Geliştiği İnancını, Yaşamının Anlamlı Ve Amaçlı Olduğu İnancını, Diğerleriyle Olumlu İlişkiler Kurmayı Ve Kendi Kararlarını Verebilme Becerisini İçeren Bir Kavramdır (1). Bireylerin Psikolojik İyi Oluşlarını Artırmaya Yönelik Çeşitli Çalışmalar Bulunmaktadır. Bu Çalışmalar, Üç Boyutlu Bir Strateji Modeli Ortaya Koymaktadır. Bu Stratejiler Davranışsal (Örneğin Sosyal Yaşama Daha Fazla Vakit Ayırmak), Bilişsel (Örneğin “Şimdi”Ye Odaklı Düşünmek) Ve Amaçsal-Amaca Yönelik (Örneğin Planlı Ve Düzenli Yaşam Biçimi Oluşturmak) Etkinlikler Olabilir. Tüm Bunlar Bireyin Yaşam Doyumunu Ve Zevk Almasını Artıran Faktörlerdir (2). Bu Bakış Açısından Yola Çıkarak, Ebeveynler İçin Psikolojik İyi Oluşu Artırmaya Yönelik Etkinlikler Arasında; Bir Babanın Öncelikle Çocuğuyla Daha Yakın Bir İlişki Geliştirmeyi Hedeflemesi (Amaçsal Etkinlik) Çocuğunun Olumlu Özelliklerini Görmeye Odaklanması (Bilişsel Etkinlik), Onunla Bisiklete Binmeye Çıkması (Davranışsal Etkinlik) Örnek Olarak Sayılabilir. Böyle Bir Etkinlik Hem Ebeveynlikten Alınan Doyumu, Hem Bireyin Genel Mutluluk Duygusunu Hem De Çocuğunun Yaşam Doyumunu Olumlu Yönde Etkileyecektir. Bunu Amaçlı Bir Biçimde Düzenli Yaşayan Bir Birey, Çocuğuna İyi Bir Ebeveyn Olmanın Verdiği Mutluluğa Alışmak Yerine, Her Zaman Yeni Amaçlar, Düşünme Stratejileri Ve Davranışlara Odaklanacak Ve Mutluluğunu Artırmak İçin Yeni Kaynaklara Ulaşabilecektir (3). Psikolojik İyi Oluşu Artırmaya Yönelik Strateji Ve Etkinlikler Bulunmakla Birlikte Psikolojik İyi Oluşla İlgili Bazı Kişisel Özellikler De Bulunmaktadır. Araştırmacılar; Yaşam Coşkusu, Şükran, Sevgi Ve Umut Duygusunun; Merak, Öğrenme Azmi Ya Da Başarıdan Daha Fazla Mutluluk Ve Yaşam Doyumu Sağladığı Konusunda Hemfikirdir (4). Yapılan Araştırmalar, Şu Özelliklere Sahip Çocukların Akranlarına Göre Daha Fazla Yaşam Doyumuna Sahip Olduklarını Göstermektedir: Yaşamındaki İyi Şeylerin Farkında Olmak Ve Bunlar İçin Müteşekkir Olmak, En İyisini Ummak Ve Buna Ulaşmak İçin Çaba Sarf Etmek, Diğerleriyle Yakın İlişkilere Değer Vermek Ve Yaşama Heyecan Ve Enerjiyle Yaklaşmak (5). Sonuç Olarak Ebeveynlerin Çocuklarını Yetiştirirken, Yalnızca Zihinsel Kapasite, Öğrenme Azmi, Akademik Başarı Gibi Bilişsel Yönlerini Önemsemeleri Yeterli Değildir. Bu Özellikler Önemli Olmakla Birlikte, Yaşamdan Doyum Almak Ve Kendini Mutlu Hissetmek İçin Bunlardan Daha Önemli Olan; İnsan Sevgisi, Dostluk Duygusu, Yardımlaşma Ve Değer Bilme, Yaşama Karşı Coşku Ve Heyecan Duyma Ve İyimser, Umutlu Olabilme Gibi Özellikleri Geliştirmelerine Yardımcı Olmak Da Büyük Önem Taşımaktadır.

Bahsedilen Bu Özelliklerin Çocuklara Kazandırılmasında Etkili Anne-Babalık Stratejilerinin Önemli Bir Payı Bulunmaktadır. Genel Olarak Ebeveynlerin Çocuklarına İlişkin Hedefleri İki Başlık Altında İncelenebilir: Birincisi Ebeveyn Merkezli Hedefler, İkincisi İse Empatik Hedefler. Ebeveyn Merkezli Hedefler; Genel Olarak Çocuk Üzerinde Otorite Kurmaya, Çocuğun İtaat Etmesini Ve Ebeveyne Saygı Göstermesini Sağlamaya Yöneliktir Ve Burada Anne-Babanın İhtiyaçları Ön Plandadır. Empatik Hedefler İse Çocukların İhtiyaçlarını Ön Plana Alarak, Ortaklaşa Belirlenen Sonuçlara Ulaşmak Üzere Sevgi, Güven Ve Olumlu Bir Aile Ortamını Sağlamaya Yöneliktir (6, 7). Anne Babaların Çocukların Hangi Davranışlarını Desteklediği, İstenmeyen Davranışlara Ne Gibi Tepkilerde Bulunduğu Bu İki Ebeveynlik Hedefini Ne Düzeyde Benimsedikleriyle İlgili Olabilir. Genellikle Anne-Babaların Büyük Bir Bölümü Çocukları Saldırganlık Gibi Zarar Verici Davranışlar Gösterdiğinde Ebeveyn-Merkezli Hedeflere Odaklanmakta, Yani Öncelikli Olarak Bu Davranışa İlişkin Kesin Sınırlar Koyarak Çocuktan Uymasını Beklemektedir. Empatik Hedeflere Önem Veren Ebeveynler, Bunun Yanı Sıra, Çocuğun O Durumdaki İhtiyaçlarının Neler Olabileceğini De Dikkate Almakta Ve Çocuklarıyla Aralarındaki Yakınlık Duygusunu Sürdürmeye Çalışmaktadır (8). Sonuç Olarak, Ebeveynler Çocuklarına Çeşitli Kurallar Koyarak Ve Bu Kurallara Uymalarını Bekleyerek Ebeveyn Merkezli Hedefler Geliştirebilirler, Önemli Olan, Bunu Yaparken Empatik Hedeflerle Denge Kurabilmektir. Empatik Hedeflerin Çocukların Benlik Gelişimi Ve Dolayısıyla Özgüven Ve Psikolojik İyi Oluşlarındaki Önemini Vurgulayan Önemli Bir Yaklaşım Carl Rogers’ın Hümanisttik Bakış Açısıdır (9). Bu Yaklaşımın Temelini Oluşturan Ana Kavram “Koşulsuz Kabul” Kavramıdır. Bu Yaklaşıma Göre Bireylerin Yetişkin Yaşamlarında Sağlıklı, Üretken, Anlamlı Bir Yaşam Sürebilmeleri, Potansiyellerini Ne Ölçüde Kullandıklarına Bağlıdır. Potansiyelin Her Birimizdeki Görünümü Farklıdır Ve Bireylerin Kendi Potansiyellerini Ortaya Koymaları Ancak Gerçek Benlikleriyle İletişim Halinde Olabilmeleriyle -Başka Bir Deyişle- “Ben Gerçekten Kimim Ve Ne İstiyorum?” Sorusuna Doğru Yanıtı Bulabilmeleriyle Mümkündür. Ne Yazık Ki Rogers’a Göre Birçok Birey Bu Gerçek Benliğinden Haberdar Olamamakta, Yıllar İçerisinde Ondan Giderek Uzaklaşmakta Ve Bu Nedenle Kendisini Tatminsiz, Başarısız Ve Sağlıksız Hissetmektedir. Bireylerin Gerçek Benlikleriyle Bağ Kurmasını Engelleyen Temel Sorun “Kabul Koşulları” İçerisinde Bir Yaşam Sürdürmeleri Ve Benliklerini Bu Koşullar Doğrultusunda Yanlış Biçimlerde Yapılandırmalarından Kaynaklanmaktadır. Kabul Koşulları Bireylerin Belirli Bir Biçimde Hissetmek Ve Düşünmek Yönünde, Kendilerini Araştırmalarına İmkân Vermeden, Yönlendirilmeleri Anlamına Gelmektedir (9). İçinde Bulunduğumuz Ortam Bize “Eğer Bu Biçimde Hissedersen Seni Kabul Etmem/Seni Sevmem” Mesajı Veriyorsa Koşullu Bir Kabul Ortamı İçerisinde Olduğumuzu Varsayabiliriz. Çocuğun Kabulle İlgili Aldığı İlk Ve En Etkili Mesajlar Aile Ortamından Gelmektedir. Koşullu Kabulün Olduğu Bir Aile Ortamında Çocuk Bazı Duygu Ve Düşünceleri Nedeniyle Yoğun Bir Baskı Altındadır, Bu Baskı Doğrudan Değil Genellikle Dolaylı İmalar Ve Mesajlar Yoluyla Çocuğa İletilir. Altta Yatan Mesaj “Eğer Böyle Yaparsan Seni Sevmem”Dir Hatta Bazen Anne-Babaların Doğrudan Bu İfadelerle Çocuğun Duygu Ve Davranışlarını Kontrol Etmeye Çalışır. Oysa İnsana Dair Olan Her Tür Duygu, Düşünce Ve Davranış Öncelikle Kabul Edilmelidir. Bu, Çocuğun Hatalarının Kabul Edilmesi, Düzeltilmemesi Anlamına Gelmez, Bu Çocuk İçin Belirli Duygu Ve Düşünceleri Özgürce Deneyimleyebileceği, Kendini Tüm Yönleriyle Araştırıp Kabul Edebileceği Bir Ortam Yaratılması Anlamına Gelir. Benlik Saygısı Ve Dolayısıyla Psikolojik İyi Oluş Çocuğun Fikirlerine Değer Verilen, Dinlenen, Desteklenen Bir Ortamda Filizlenip Gelişir (10).

Çocuk Yetiştirmede Empatik Hedefler Ve Koşulsuz Kabul Ortamı İle İlişkili Bir Başka Yaklaşım Pozitif Ebeveynlik Yaklaşımıdır. Bu Yaklaşım Bir Anne-Babalık Stili Olarak Tanımlanmaktan Çok, Yaşamla Doğal Bir İlişki Kurma Felsefesi Olarak Tanımlanabilir. Kısaca Çocukların Cezayla, Katı Kurallarla Ya Da Öğütlerle Değil; Olumlu Geri Bildirimle, Oyunla, Masallarla Ve Gündelik Yaşamdaki Her Türlü Etkinliğin İçindeki Etkileşimle Daha İyi Öğreneceği Ve Daha Mutlu Olacağı Varsayımına Dayanır (11). Dolayısıyla Kural Listelerinden, Korkutmalardan, Azarlamalardan Çok, Gündelik Yaşamda Doğal Olarak Ortaya Çıkan Her Türlü Etkileşimden Yararlanarak Çocukları Disipline Etmek Pozitif Ebeveynliğin Temel Felsefesidir. Bu Yaklaşımda, Çocukla Birlikte Geçirilen Her An Ona Yeni Bir Şeyler Öğretmek İçin İyi Bir Fırsattır. Çizgi Film İzlerken, Kitap Okurken, Oyun Oynarken Ya Da Sofradayken Dili, Sosyal Becerileri, Doğru Ve Yanlışı, Kendini Kontrol Etmeyi, Sorun Çözmeyi Öğrenirler. Dolayısıyla Pozitif Anne-Babalık Yaşamın Bu Doğal Akışına Ayak Uydurarak Her Anı Bir Öğrenme/Öğretme Fırsatına Çevirmek, Yani Bir Anlamda Çocuklarla Geçirilen Zamanı “Farkında Olarak” Yaşamaktır (3). Çocuklarla Geçirilen Zamanın Niteliği Psikolojik İyi Oluşla Yakından İlişkilidir. Birlikte Anlamlı Zaman Geçirmek Herkesin Yapılan Etkinliğe Katkıda Bulunduğu Ve Etkinlikten Zevk Aldığı Bir Zaman Dilimini Paylaşmaktır. Ne Yazık Ki Günümüzde Çalışan Anne Ve Babaların Yaşadıkları Önemli Bir Sorun Çocuklarına Zaman Ayıramadıklarına İlişkin Suçluluk Duygusuyla Başa Çıkmak Adına, Aşırı İzin Verici Ve Sorumluluk Duygusunu Zedeleyen Tutumlarda Bulunmaktır. Bahsedilen Aşırı İzin Verici Tutum, Özellikle Günümüzde Tablet, Bilgisayar, Akıllı Telefon Ve İnternet Kullanımı Konusunda Görülmektedir. Anne-Babalar Genel Olarak Teknolojiyi Çocuklarının Gelişimine Ve Öğrenmesine Katkıda Bulunmak İçin Kullanmayı Amaçlasalar Da Zamanlarının Sınırlı Olması, Çocukların Yoğun İlgi Ve Israrları, Ebeveynliğin Getirdiği Stresle Baş Edebilmek İçin Teknolojiden Yanlış Biçimlerde Yararlanabilmektedirler. Bu Yanlış Yöntemlerden En Önemlisi Teknolojik Aletleri Bakıcı Olarak Kullanma Davranışıdır. Genellikle Ebeveynler Ev İçindeki İşleri Halletmek İstediklerinde, Bir Arkadaş Buluşmasında Ya Da Benzeri Bir Zamana İhtiyaç Duyduklarında Tablet Ya Da Cep Telefonunu Çocuklarının Ellerine Vererek Oyalanmalarını Sağlamaktadır. Anne-Babaların Teknolojileri Hatalı Kullanımının Bir Diğer Örneği Çocuklarının Huzursuzlandığı, Öfkelendiği Ya Da İnatlaştığı Durumlarla Başa Çıkmak Ve Dikkatlerini Dağıtmak İçin Yine Aynı Yönteme Başvurmalarıdır (3). Pediatristler İki Yaşından Küçük Bebeklerin Herhangi Bir Ekrana Maruz Kalmasını Tamamen Sakıncalı Bulmaktadır. Yani, İlk İki Yıl Televizyon, Bilgisayar, Tablet, Video, Akıllı Telefon Dahil Ekran Görüntüsüne Dayalı Bir İçerik Bebeklerin Zihinsel Gelişimi İçin Uygun Değildir (12). Sunduğu Görsellik Ve Sesler, Ayrıca Dokunmatik Olması Nedeniyle Kullanım Kolaylığı Sunması Bebeklerin Ve Küçük Çocukların Tablet Ve Telefonlara Yönelmelerine Neden Olmaktadır. Ancak Bu Araçlara Dokunabilmeleri Ve Bazı Uygulamaları Başarmaları, Onların Bu Aletlere Hazır Oldukları Anlamına Gelmemektedir (12). Elektronik Kitap Uygulamaları Ve Kelime Hazinesini Güçlendirmeye Dayalı Uygulamalar Bile Ancak 5-6 Yaş Ve Daha Büyük Çocukların Kelime Ve Okuma Becerilerine Katkıda Bulunmaktadır. Yani, 4-5 Yaşlarına Kadar Olan Çocuklar İçin En İyi Öğrenme Yaparak-Yaşayarak, Fiziksel Etkinlik Ve Yüz Yüze Etkileşim Aracılığıyla Meydana Gelmektedir (13). Diğer Yandan Araştırmacılar, Anne-Babalar Tarafından Küçük Çocukların Sakinleştirilmesi Ya Da Dikkatini Başka Yöne Çekmek Amacıyla Tablet Ve Akıllı Telefonlara Sıklıkla Başvurulduğunu, Ancak Çocuğu Sakinleştirmek İçin Bu Tür Dışsal Uyaranlara Başvurulmasının Çocukların Duygu Kontrolü Ve Öz-Denetim Becerileri Kazanmalarına Zarar Verdiğini Belirtmektedir (12, 13). Bunun Yanı Sıra, Televizyon Karşısında Geçirilen Zamanın Artışının Dil Ve Sosyal Becerilerin Gelişimini Olumsuz Yönde Etkilediğini Gösteren Çok Sayıda Çalışma Bulunmaktadır Ve Tablet Ve Telefon Kullanımı Da Benzer Biçimde Yüz Yüze Etkileşim Olanağını Sınırlandırdığından Aynı Olumsuz Etkilere Yol Açmaktadır. Ayrıca, Tablet Ve Telefon Gibi Cihazların Sıklıkla Kullanımı Küçük Çocukların Ancak Oyunlar, Keşifler, Fiziksel Etkinlik Ve Diğerleriyle Yüz Yüze Etkileşim Aracılığıyla Kazanabileceği Empati, Sosyal Beceriler, Problem Çözme Becerileri Gibi Kazanımları Engelleyebilmektedir. Son Olarak, Mobil Cihazların Kullanımı Çocukların Fiziksel Olarak Pasif Hale Gelmesine Yol Açmakta Ve Bu Da Fiziksel Etkinliklere Dayalı Duyusal-Motor Ve Görsel-Motor Becerilerinin Gelişimini Olumsuz Yönde Etkilemektedir (13). Bu Durumda Dört Yaşına Kadar Çocukların TV, Bilgisayar, Tablet Vb. Ekrana Dayalı Araçlara Maruz Kalmasını Önlemeye Çalışmak Daha Doğru Olacaktır. 4-6 Yaş Çocuklarında Bazı Uygulamalar Kelime Dağarcığı, Bulmaca Ve Benzeri Problem Çözme, Dikkat, İlişki Kurma Gibi Becerilere Katkıda Bulunur. Ancak Bu, Söz Konusu Yaşlarda Mobil Cihazların Sınırsız Kullanımı Anlamına Gelmemektedir. Dört-Altı Yaş Çocukları İçin Tablet Vb. Cihaz Kullanımı, Uygulamanın Öncelikle Ebeveyn Tarafından Kullanılıp Değerlendirilmesi, Kullanımın Ebeveyn Gözetiminde Olması Ve Kullanım Süresinin Günde Ortalama 45 Dakikayı Aşmaması, Uygulamanın Çocuğun İçinde Bulunduğu Gelişim Dönemine Uygun Olması Ve Çocuğa Olumlu Katkısına İnanılması Koşuluyla Kabul Edilebilir (3).

İyi Bir Uygulama Çocukları Eğlendirir, Merak Uyandırır, Başarılabilir Hedeflerden Oluşur, Yeni Şeyler Öğrenmesine Katkıda Bulunur. Çocuklar İçin Uygulama Seçerken Sadece Eğlenceye Dayalı, Satın Alma Davranışını Teşvik Eden Ve Öğretici-Keşfe Dayalı Değeri Bulunmayan Uygulamaların Tercih Edilmemesi Gerekir. Özellikle Hafıza Oyunları, Yap-Bozlar, Uzamsal Akıl Yürütmeye Dayalı Etkinlikler Ve Yaratıcılığı Geliştirici Bazı Müzik Ve Çizim Uygulamaları Tercih Edilebilir. Diğer Yandan Herhangi Bir Uygulamayı Kullanırken Ebeveynlerin Çocuklarıyla Birlikte Olmaları, Onlara Sorular Sormaları, Uygulamanın İçeriği Ve Özellikleriyle İlgili Yorumlarda Ve Fikir Alışverişinde Bulunmaları, Çocukların Uygulamayı Yalnız Başına Kullanmasına Göre, Öğrenmelerine Daha Fazla Katkıda Bulunacaktır. Bu Durum Birlikte TV Ya Da Video İzleme İçin De Geçerlidir (3). Anne-Babaların Çocuklarla Geçirecekleri Kaliteli Zamanın, Birlikte Oynayacakları Oyunların, Kitap Okumanın, Küp Ve Benzeri İnşa Oyunlarının, Yap-Bozun, Ev Dışında Açık Havada Yapılacak Keşiflerin, Kum, Kil Ve Su Gibi Doğal Oyun Malzemesiyle Oyun Oynama İmkânlarının Sağlanmasının, Fiziksel Etkinliklerin, Akranlarla Etkileşimin Bir Çocuğun Gelişimine Katkısı, İki Boyutlu Dijital Bir Cihazdan Çok Daha Fazladır. Dolayısıyla Özellikle Okul Çağına Dek Çocukların Psikolojik İyi Oluşuna, Gelişimlerine Ve Öğrenmelerine Destek Vermek İçin Anne-Babası Ve Arkadaşlarıyla Birlikte Daha Fazla Zaman, Daha Fazla Etkileşim Ve Daha Fazla Fiziksel Etkinliğe Dayalı Ortam Sunulması Uygun Olacaktır.

Kaynaklar

  1. Ryff, C. D. (1995). Psychological Well-Being İn Adult Life, Current Directions İn Psychological Science, 4, (4), 99-104.
  2. Lyubomirsky, S., Sheldon, K. M., & Schkade, D. (2005). Pursuing Happiness: The Architecture Of Sustainable Change. Review Of General Psychology, 9(2), 111.
  3. Yavuzer, H. & Demir, İ. (2016). Yeni Kuşak Anne-Babalar Ve Çocukları. İstanbul:Remzi
  4. Seligman, M. E., Steen, T. A., Park, N., & Peterson, C. (2005). Positive Psychology Progress: Empirical Validation Of Interventions. American Psychologist, 60(5), 410.
  5. Park, N., & Peterson, C. (2006). Moral Competence And Character Strengths Among Adolescents: The Development And Validation Of The Values İn Action Inventory Of Strengths For Youth. Journal Of Adolescence, 29(6), 891-909.
  6. Hastings, P. D., & Grusec, J. E. (1998). Parenting Goals As Organizers Of Responses To Parent–Child Disagreement. Developmental Psychology, 34(3), 465.
  7. Dix T (2002). Parenting On Behalf Of The Child: Empathic Goals İn The Regulation Of Responsive Parenting. In: Sigel IE, Mcgillicuddy-Delisi AV And Goodnow JJ (Eds) Parental Belief Systems: Psychological Consequences For Children (2nd Edn). Hillsdale, NJ: Erlbaum, 319–346.
  8. Coplan, R. J., Hastings, P. D., Lagacé-Séguin, D. G., & Moulton, C. E. (2002). Authoritative And Authoritarian Mothers’ Parenting Goals, Attributions, And Emotions Across Different Childrearing Contexts. Parenting, 2(1), 1-26.
  9. Yavuzer, H. (2003). Çocuğu Tanımak Ve Anlamak. İstanbul, Remzi Kitabevi.
  10. Rogers, C. R. (2012). Kişi Olmaya Dair. İstanbul: Okuyanus Yay. (Çev. A. Babacan).
  11. Sanders, M. R. (1999). Triple P-Positive Parenting Program: Towards An Empirically Validated Multilevel Parenting And Family Support Strategy For The Prevention Of Behavior And Emotional Problems İn Children. Clinical Child And Family Psychology Review, 2(2), 71-90.
  12. Radesky, J. S., Schumacher, J., & Zuckerman, B. (2015). Mobile And Interactive Media Use By Young Children: The Good, The Bad, And The Unknown. Pediatrics, 135(1), 1-3.
  13. Radesky, J., Miller, A. L., Rosenblum, K. L., Appugliese, D., Kaciroti, N., & Lumeng, J. C. (2015). Maternal Mobile Device Use During A Structured Parent–Child Interaction Task. Academic Pediatrics, 15(2), 238-244.

Yazının PDF versiyonuna ulaşmak için Tıklayınız.

SD (Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü) Dergisi, Haziran-Temmuz-Ağustos 2017 tarihli 43. sayıda, sayfa 92-95’te yayımlanmıştır.