Yaşlılık, bir kazaya veya belaya uğramadan ömrünü tamamlayabilen her canlının uğrayacağı bir liman olarak zihnimde yer buluyor. Ölümü tatmadan önce bu limana uğrayabilmek, süre itibariyle en azından beklenen bir ömür sürüldüğünü göstermesi bakımından sevindirici olabilir. Bu ömrü kaliteli bir şekilde değerlendirebilmiş olmak ise yaşlılıkta tatlı bir avuntu olsa gerek.
İnsanlarımız yaşamın her alanını olduğu gibi yaşlılığı da bir sanat ve kültür teması olarak ele almayı bilmiş, bu konuda özgün eserler vermiştir. Sözü uzatmadan bu yazıda türkülerimizden yaşlılıkla ilgili bir demet hazırlayıp sizlere sunmayı amaçladım.
İnsanın çocukluk çağlarından başlayıp yaşlı haline gelene kadar olan serencamını en iyi anlatan eserlerden biri benim için Celal Güzelses üstadın aşağıdaki eseridir. Dinlemek isteyenler için hem üstadın hem de İbrahim Tatlıses’in icrasını bulabileceğiniz iki ayrı internet bağlantısını kaynaklar kısmında verdim (1, 2).
Bir güzel ki on yaşına girince
Gonca güldür henüz açılır
On birinde gonca diye koklarlar
On ikide elma deyip saklarlar
On üçünde cevrü cefa çekerler
On dördünde hamre şekere benzer
On beşinde güzelliğin çağıdır
On altıda gören aklın dağıdır
On yedide göğsü cennet bağıdır
Uzanır kameti selviye benzer
On sekizde hem artırır zarını
On dokuzda terk eylemiş arını
Yirmisinde gözetir şikarını
Zincirinden kopmuş aslana benzer
Yirmi beşte bıyıkları burulur
Otuzunda akan sular durulur
Otuz beşte hep günahlar sorulur
Yalana karışmış irfana benzer
Kırk yaşında gazel dökülür bağlar
Kırk beşinde günahlarına ağlar
Ellisinde insanlara bel bağlar
Dağ başına çökmüş dumana benzer
Elli beşte sızı iner dizine
Altmışında duman çöker gözüne
Altmış beşte hiç bakılmaz yüzüne
Ahireti görmüş Sübhan’a benzer
Altmış beşten sonra beller bükülür
Bütün damarlardan kanlar çekilir
Gel gel diye toprak çağırır
Geldi geçti şimdi yalana benzer
Celal Güzelses
Toplumumuz insana yaşına göre hitap etmeyi sever. Örneğin gençlere “delikanlı” derler ve bu hitap kime yapılsa hoşuna gider. Ancak orta yaşlara gelindiğinde, özellikle kırsal kesimde insanlar tanımadığı kişiye “emmi”, “dayı” şeklinde hitap etmektedir. Tanımadığım bir kişinin bana ilk kez “dayı” şeklinde hitap etmesini hâlâ unutamam, çünkü çok ağırıma gitmişti. Herhalde bir tek benim değil Karacaoğlan’ın da ağırına gitmiş olacak ki bu büyük ozanımız “emmi” hitabı için bakın neler söylemiş (3):
Değirmenden geldim beygirim yüklü
Şu kızı görenin del’olur aklı
On beş yaşında kırk beş belikli
Bir kız bana emmi dedi neyleyim
Birem birem toplayayım odunu
Bilem dedim bilemedim adını
Albıstan yanaklı Türkmen kadını
Bir kız bana emmi dedi neyleyim
Bizim ilde urum olur uc olur
Sızılaşır bozkurtları aç olur
Bir yiğide emmi demek güç olur
Bir kız bana emmi dedi neyleyim
Karac’oğlan der ki n’olup n’olayım
Akan sularınan ben de geleyim
Sakal seni makkabınan yolayım
Bir kız bana emmi dedi neyleyim
Karacaoğlan
Yaşlılıkla ilgili çok sayıda şiir ve türkü bulmak mümkün, bunların tümünü buraya almak ise mümkün değil. Ancak yaşlılık ve sonunda gelecek olan ölümle ilgili yalnız benim değil hemen herkesin zevkle dinlediği bir Musa Eroğlu türküsünü paylaşarak yazıyı sonlandırmak istiyorum (4). Tüm okuyuculara kaliteli bir ömür ve kaliteli bir yaşlılık temenni ediyorum.
Bana ne bahardan yazdan
Bana ne borandan kardan
Aşağıdan yukarıdan
Yolun sonu görünüyor
Azrail’in gelir kendi
Ne ağa der ne efendi
Sayılı günler tükendi
Yolun sonu görünüyor
Geçtim dünya üzerinden
Ömür bir nefes derinden
Bak feleğin çemberinden
Yolun sonu görünüyor
Bu dünyanın direği yok
Merhameti yüreği yok
Kılavuzun gereği yok
Yolun sonu görünüyor
Musa Eroğlu
Kaynaklar
1) Yaş destanı (Celal Güzelses’in icrası) https://www.youtube.com/watch?v=xrYvggxyti4
2) Yaş destanı (İbrahim Tatlıses’in icrası) https://www.youtube.com/watch?v=L8bJOzISRWs
3) https://www.antoloji.com/bir-kiz-bana-emmi-dedi-siiri/
4) https://www.youtube.com/watch?v=v8g1CH4E3DA
Yazının PDF versiyonuna ulaşmak için Tıklayınız.