Mikrobiyom araştırmaları, tanımlayıcı analizlerin ötesine geçerek mekanistik ve hedef odaklı bir evreye girmiş durumda. Harvard Üniversitesinde yürütülen ve bağırsak bakterileri ile karaciğer metabolizması arasındaki sinyal ağlarını inceleyen yeni çalışmalar, bu paradigmatik dönüşümün dikkat çekici örneklerinden biri olarak öne çıkıyor. Araştırmalarda Mesaconate, Itaconate ve Citraconate gibi biyoaktif metabolitlerin doğrudan bağırsak mikrobiyotasından köken aldığı gösterildi. Bu bulgular, obezite ve Tip 2 diyabetin patofizyolojisini anlamada önemli bir eşik olarak değerlendiriliyor.
Çalışmaların en kritik sonucu ise bu metabolitlerin tek bir bakteri türü tarafından değil, belirli bakteriyel konsorsiyumlar tarafından üretildiğinin ortaya konması oldu. Bu durum, mikrobiyom temelli tedavilerde tekil izolat yaklaşımının yerini, çoklu türlerin ekolojik dengesini hedefleyen yeni nesil biyoterapötik stratejilere bırakabileceğini gösteriyor.
Uzmanlara göre, Live Biotherapeutic Products (LBP) olarak adlandırılan bu konsorsiyum temelli yaklaşımlar, biyoteknoloji alanında inovasyon hızını belirleyecek ana unsurlardan biri olacak.
Haberi okumak için tıklayınız.






