Marmara Üniversitesi ile TC Sağlık Bakanlığı arasında Ağustos 2010’da başlayan işbirliği 4. yılına girdi. Bu süreçte Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi çok sınırlı imkânlara sahip bir hastaneden, dünya standartlarında bir hastaneye dönüştü. Bu sürece emek veren birçok kişinin aldıkları riskler ve yaşadıkları aşağıda maddeler halinde sıralanmıştır.

Eylül 2010 – Pendik Hastanesine taşınmanın başlaması

Kasım 2010 – İlk poliklinik hizmetinin başlaması ve ameliyatların yapılması

2010-2012 – 40’ın üzerinde kıdemli öğretim üyesinin Marmara’dan emekli olması veya istifası.

Ocak 2012 – Hastanenin tam kapasite ile çalışmaya başlanması

2013 – Kamu Hastane Birliklerine dâhil olma (İstanbul Güney Hastaneler Birliği)

Mayıs 2013 – Hastanenin aylık ciro olarak Türkiye’de en yüksek ciro yapan Eğitim ve Araştırma Hastanesi olması.

Ağustos 2013 – Ortak kullanımda 3. yıl.

Kasım 2013 – Yeni katılan öğretim üyeleri ile Tıp Fakültesi öğretim üyesi sayısının 270’e ulaşması (200’ü klinik branşlarda)

Taşınmak zordur…

Kadıköy Koşuyolu’nda bulunan Üniversite Hastanemizin, 2010 yılının Eylül ayında Sağlık Bakanlığı ile yapılan afiliasyon kapsamında Sağlık Bakanlığı’na ait sağlık tesislerinin üniversite ile ortak kullanımı protokolü gereğince Pendik ilçesine taşınması 15 gün gibi kısa sürede tamamlanmıştır. Taşınma işlemlerine başlamadan önce ilk olarak hastanemizde yatmakta olan hastaların taburcu işlemleri zamana yayılarak gerçekleştirildi. Tedavileri biten hastaların yerlerine yeni hasta alınmayarak yataklı servislerin boşaltılması sağlandı. Eylül ayı başı itibariyle poliklinik hizmetleri kapatıldı. Sonrasında da acil hizmetler sonlandırılarak, Eylül 2010 itibariyle hastanemiz taşınmaya hazır hale getirildi. Taşınma sürecinde ülkemizde profesyonel hastane taşımacılığı yapan bir firma mevcut olmadığı için kendi geliştirdiğimiz yöntemlerle hastanemiz taşındı. Taşınma aşaması genel olarak bölüm bazlı olarak yapıldı. İlgili bilim dallarının poliklinik ve yataklı servisleri aynı anda taşınırken, özellikli birimler tek tek ele alındı. Birim bazlı taşınan bölümler sırasıyla; radyoloji üniteleri, laboratuvarlar, patoloji bölümü, ameliyathane, yoğun bakımlar, depolar ve eczane birimi. Radyoloji cihazlarının özellikle MR ve BT’nin sökülmesi ve yeniden kurulması işlemleri zaman alıcı ve dikkat edilmesi gereken yönlerdendi. Patoloji bölümünün preparat arşivinin, eczane deposunun, tıbbi sarf deposunun, hastane arşivinin taşınması beklenenden daha fazla sayıda nakliyat kamyonu gerektirdi. Sadece kitap, kırtasiye ve evrak gibi malzemelerin kutulanması için büyük boy 5 binden fazla karton koli kullanılması gerekti. Bununla birlikte çalışma amaçlı dondurulmuş serumlar, IVF ünitesinin embriyoları, laboratuvar malzemeleri gibi soğukta saklanması gereken ürünlerin taşınması çok önemliydi ve tek bir serum bile çözülmeden bu taşıma işlemi tamamlandı. Aynı zamanda mikroskoplar, endoskoplar gibi hassas cihazların taşınmasında da dikkatli davranıldı ve sorun çıkmadan taşındı. Taşınma sırasında bunca malzeme nasıl yerleştirilecek diye düşünmeden de edemedik.

Yaklaşık 70 kamyon seferinden sonra hastanemiz 15 bin m2’lik küçük iki binadan, 120 bin m2 kapalı alana sahip 10 katlı yeni binasına kavuştu. Kapalı otopark alanları depo malzemelerinin saklandığı yerler olurken, yeni gelen yüzlerce mobilya kapalı otoparkta kurularak üst katlara çıkarıldı. Bir tır eşyayı boşaltırken, arkasından başka bir tır, içi eşya dolu olarak yanaşıyordu. Sanki dev bir mobilya fabrikasının deposu gibi kutulanmış mobilya malzemeleri, koltuklar, masa, sandalye ile her yer dolup taşmıştı. Hastaneye ait 36 asansör vızır vızır çalışıyor, yeni olduğu için de çizilmemesi için özen gösteriliyordu. Hastaneye onlarca tır malzeme taşıyordu ama hastane hala boş gözüküyordu. İşte o zaman büyük bir hastane binasına taşındığımızı anlamaya başlamıştık. Artık eskisi gibi butik bir hastane değil, büyük bir sağlık merkezi olma yolunda ilerlemeye başlamıştık.

Hastanemiz kuruluş aşamasından sonra 3 yıllık süreç içinde hasta yatak kapasitesi 568’e, ameliyat oda sayısı 22’ye çıkmış, günde 6000-7500 arasında poliklinik hizmeti veren, acil serviste günlük 1000-1500 arası hasta bakan bir hastane haline geldi.

EĞİTİM

Avantajlar

2011-2012-2013 – MÜTF Kamu Tıp programları arasında 6., Kamu Üniversiteleri arasında 3. sırada.

Yeterli öğrenci dinlenme odaları ve klinik eğitim mekânları

2011 – UTEAK tarafından akredite edilen İstanbul’daki ilk tıp fakültesi.

2012 – Klinik eğitimin yeniden yapılandırılması, stajların kaldırılıp entegre sistem blokların oluşturulması.

2012 İlkbahar – TUS tercihlerinde taban puanda Türkiye’deki aynı alandaki tüm programlar arasında Çocuk Cerrahisi AD 1., Dahiliye AD 2.

2013 – American Association of Medical Colleges tarafından başlatılan Global Health Learning Opportunities’e dahil olan Türkiye’deki ilk Tıp Fakültesi.

2013 Sonbahar – TUS tercihlerinde taban puanda Türkiye’deki aynı alandaki tüm programlar arasında Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD 1. (Altunizade’deki eski hastanemizde son dönemde Pediatri alanında Türkiye’deki en düşük taban puanı olan kurumlardan birisiydik ve kazanan asistanlar başlamıyorlardı).

2011-2012-2013 – Farklı branşlarda yabancı katılımlı multidisipliner sempozyum ve toplantılar. Dünyanın branşlarında en ünlü hekimlerinin Konferanslar vermek üzere Hastanemizi ziyareti.

2013 – UTEAK tarafından ara değerlendirme için ikinci ziyaret.

Dezavantajlar

İmkânların gittikçe yetersiz hale gelmesi ve diğer personelin eğitim ihtiyacı için imkânların paylaşılmak zorunda kalınması.

Kliniklerin büyüme kaygısı ile ayrı bir eğitim binası planlanması ve klinik-eğitim entegrasyonunun zarar görmesi.

KLİNİK HİZMET

Avantajlar:

İstanbul içinde Kamuda Karaciğer nakli yapılan merkez haline gelinmesi.

Birçok branşta Türkiye’deki ilk ameliyatlar (mesela Minimal İnvaziv Ivor Lewis özofajektomi, Pektus cerrahisi,   (kapalı yemek borusu ameliyatı).

Günlük ortalama 6000 poliklinik – 1000 acil.

Öğretim üyeleri gelirlerinde artma – Hastanenin gelirlerinin %35’i dağıtılıyor. Ortalama gelir; profesörler 8-14 bin, doçentler 5-10 bin, yardımcı doçentler 3-7 bin TL ek ödeme alıyorlar ve diğer sağlık personeli de tavandan ödeme alıyor.

Ödemeler her ayın 3. haftası düzenli olarak yatıyor ve bir önceki ay verilen hizmetin karşılığı olarak alınıyor.

Öğretim üyeleri bizzat poliklinik ve ameliyatlarda yer alıyor ve hizmet veriyorlar. Öğretim üyelerimize internet üzerinden randevu alma imkânı var.

Hızlı çalışan bir bilgisayar ve PACS sistemi.

Hizmet alımı olmakla beraber, en son teknoloji cihazlar içeren Radyoloji, Radyoterapi ve Nükleer Tıp Üniteleri.

Tüm hastanede kablosuz internet hizmeti.

Dezavantajlar

Klinik hizmetin çok yoğun olması.

Yetersiz yardımcı personel nedeniyle sekretarya işlerinin bir bölümünün doktorlara kalması.

Gereksiz bazı hasta grubunun hekimlerimizi rahatsız etmesi ve klinik hizmeti aksatması. 

ARAŞTIRMA

Avantajlar

BAPKO fonunda artma. Hastane cirosunun yıllık 200 milyona yaklaşması, yıllık BAPKO’ya aktarılan miktarın 5 milyon (%2,5) olmasını sağladı.

Klinik hasta çeşidinde artma nedeniyle, öğretim üyesi başına düşen yayın sayısında artma.

BAPKO’ya verilen proje sayısında rekor sayıda artış.

Klinik çalışmalardan alınan ücretlerin hastane döner sermayesi üzerinden öğretim üyelerine gelir olarak geri dönebilmesi mevzuatta yapılan son değişiklikler ile mümkün hale geldi.

Öğrenci araştırma kulübünün kurulması, yaz döneminde araştırma stajlarının başlaması, öğrenci klinik ve temel bilimler araştırma ve yayın sayısında artma.   

Dezavantajlar

Klinik yükün fazlalığından araştırmaya zaman ayırmak zor hale geldi.

Klinik çalışmaların Hastane Birliğinde denetlenmek istenmesi nedeniyle Etik Kurul ile yetki karmaşası.

Araştırma altyapısının yetersiz kalması, birimlerin meşguliyetlerinin multidisipliner çalışmaları sınırlaması.

YÖNETİM ORGANİZASYONU

Avantajlar

Başhekimin Tıp Fakültesi öğretim üyesi olması.

Dekanlık ve Başhekimliğin uyum halinde çalışması ve verimli bir koordinasyon sağlanması.

Hastane personeli için düzenli hizmet içi eğitimin verilmesi.

Merkezi ve yüksek miktarda alımlar ve düzenli ödemeler nedeniyle, ihaleden alınan sarf ve alet edevat maliyetlerinin üniversite hastanelerine göre çok daha düşük kalması.

Sağlık Bakanlığının mali imkânlarından hastanenin faydalanması ve yeni alet edevat, sarf malzemelerinin alınabilmesi.

SGK incelemelerinde faturalardan sabit bir kesinti oranı.

Kliniklerde sadece üniversite mensubu akademik ünvanlı kişilerin yönetici olması ve Sağlık Bakanlığının isteğe bağlı olarak uzman görevlendirmesi.

Dezavantajlar

Personel dağılım cetvelinin, personel sayısındaki hareketleri sınırlaması.

Hastanenin Kamu Hastane Birliklerine bağlanması neticesinde idari özgürlüğünün zedelenmesi.

40 bin TL üzeri alımların Birliğe, 150 bin TL üzeri alımların Bakanlık izniyle yapılabilmesi, mali özgürlüğü ortadan kaldırmaktadır.

Kamu Hastane Birliklerinde çeşitli branşlarda atanan koordinatörlerin farklı hastanelerden olması ve Üniversitenin ihtiyacına farklı bir hastaneden karar verilebilmesinin önünün açılması.

İdari kadro ile Fakülte kadrolarının uyumunun zaman alması.  

Geleceğe bakış

TC Sağlık Bakanlığı ve Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin yapmış olduğu işbirliği kendi özel şartlarına haizdir. Bu nedenle oldukça başarılı olmuş ve her iki kurumun azami oranda fayda gördüğü bir model oluşturulmuştur. Nitekim öğretim üyelerimizin %60’ı ilk başta bu işbirliğine karşı iken, hâlihazırda öğretim üyelerimizin %80’i Üniversitemize ait olan ve 2014 ortasında açılması planlanan Maltepe’deki hastanemizin de afiliasyon modeliyle işletilmesi gerektiğini düşünmektedir.

Bununla beraber modelimizin başarılı olması, her üniversite için doğru bir model olduğunu göstermez. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin bu süreçteki en büyük avantajları, kadrosunu genişletmek ve gençleştirmek, kadrosunun %90’dan fazlasını tam gün çalışır hale getirmek ve çok çalışmak olmuştur. Bunun karşılığı, kıyaslanamayacak bir klinik pratik tecrübesi, akademik prestij ve performans ödemeleri olarak alınmaktadır.

Bu işbirliğinin önündeki en önemli tehlike, Kamu Hastane Birliklerine dâhil olarak idari tasarrufun Üniversite kimliği ve ihtiyaçlarını tam olarak anlayamayan bir yönetimin tarafından yapılır hale gelmesidir. Yine Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi özelinde, içinde bulunduğumuz Hastane Birliğine Fakültemizden bazı öğretim üyelerinin dâhil olması, Birlik yönetimiyle yakın koordinasyon ve karşılıklı anlayış ile bu zorluklar aşılmaktadır.

Her kurum kendine özel şartları değerlendirdikten sonra, büyüme hedefini önüne koyarak çok geniş imkânlara sahip Sağlık Bakanlığı ile işbirliğini düşünebilir. Böyle bir cesareti göstermek için şartların iyi müzakere edilip birlikte çalışma kültürünün içselleştirilmesi gerekir.

Aralık-Ocak-Şubat 2013-2014 tarihli Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi, 29. sayı, s: 72-73’den alıntılanmıştır.