Aktarımlı tıp (Translational Medicine) ya da aktarımlı bilim, bilimsel araştırma sonuçlarını yeni tanı araçları, ilaçlar, müdahale yöntemleri, sağlık politikaları ve eğitimine dönüştürerek birey ve toplumun sağlını iyileştirmeyi esas alan bir disiplindir. Konuyla ilgili Science Translational Medicine dergisinin 8 Ocak 2014 tarihli sayısında yayınlanan makalenin kısmi çevirisini ilginize sunuyoruz.

Ekonomik ve erişimi kolay sağlık hizmetleri, başarılı ve üretken bir toplumun inşası için zorunludur. Buna rağmen tedavinin masraflarının yüksek oluşu bu zorunluluğun fark edilmesinin önünde bir engel teşkil etmektedir. Yüksek kalitede sağlık hizmetlerinin dünya genelinde ekonomik olarak verilebilmesi sadece bilim, teknoloji, siyaset ve tıbbi hizmetlerdeki gelişmelere değil, teknolojik buluşların daha etkili bir şekilde bu sisteme uyarlanmasına da büyük ölçüde bağlıdır.

Laboratuvar tezgâhıyla hasta yatağı arasındaki boşluğu doldurmak için girişimcilerin ürün geliştirilmesi, pazarlama stratejileri, maliyet/geri ödeme düzenlemeleri ile ilgili konulara odaklanması gerekmektedir. Bu bağlamda yeni nesil bilim adamlarına, hekimlere ve yöneticilere aktarımlı tıp sürecini tümüyle yönetebilme yeteneklerinin öğretildiği bir lisansüstü program paha biçilmez değere sahiptir. Bu insanlar disiplinler arası bir mecrada laboratuvarla hasta yatağı arasındaki boşluğu çok daha etkin olarak doldurabilirler. Bu bağlamda California Üniversitesi Berkeley ile San Francisco’nun ortak olarak yürüttüğü aktarımlı tıp yüksek lisans programını irdeleyeceğiz.

Özgün beceri grubu

Biyomedikal ve mühendislik bilimlerinde üst düzey eğitimde genel başarı üründen daha çok yayın ve patent kriterleri üzerinden değerlendirilmektedir. Fakat laboratuvar çalışmalarında kaydedilen ve hastaya tedavide ilerleme öngören bir gelişmenin insan sağlığı üzerinde önemli ölçüde etkisi olması durumunda bilimsel platformdan ürün platformuna taşınması gerekmektedir. Bu aktarım sürecinin temel olarak dayandığı maddi kaynaklar bilimsel araştırmalara destek olan kaynaklardan oldukça farklılık gösterip iş dünyası, yönetim, tasarım, düzenleme ve klinik zorluklarla ilgilenebilmek için farklı bir takım kabiliyetler/beceriler gerektirmektedir. Bu beceri eğitimlerinin birçoğu, mevcut eğitim programlarında ya hiç yoktur ya da yeterince vurgulanmaz.

Örneğin klinik ihtiyaç durumlarının çabuk farkına varabilen bir araştırmacı hekim, tasarım tecrübesinden yararlanmak için bir mühendise müracaat edebildiği gibi yeni bir tıbbi sensör geliştirmiş bir mühendis de FDA onayı sürecinde rehberlik için bir uzmana ihtiyaç duyabilir. Doktora veya master derecesine sahip biri Ar-Ge çalışmalarının araştırma temelli kısmını başarıyla kotarabilirken, aktarımlı sürecin yasal düzenlemeler maliyet analizi ve klinik denemeler gibi süreçlerinde gerektiği kadar yetkin olmayabilir.

Yeni teknolojilerin pazarlanması söz konusu olduğunda, MBA derecesine sahip uzmanlar finansal ve işletme süreçlerini başarılı ölçüde yönetme becerilerine sahip olmalarına rağmen ürün özellikleri, FDA yasal prosedürlerin takibi, özel pazarlama koşulları, sağlık sigortası ve geri ödeme konularında karşılaşılan zorluklar hakkında tecrübeye sahip değildirler. Aktarımlı tıp, bu karmaşık konumda etkin olarak çalışabilecek liderlerin eğitimi için tasarlanmış bir program oluşturmalıdır. Yeni bir tıbbi araştırmacı kuşağına, aktarımlı tıptaki temel zorlukları fark etme, kabul etme ve etkin şekilde araştırma yöntemleri öğretilmelidir. Lisansüstü eğitimdeki tecrübelerimiz aktarımlı tıptaki yeni öğrenim fırsatlarıyla geleneksel araştırma odaklı programlar arasında karşılaştırma yapabilmemizi mümkün kılmaktadır.

Öğrenci grupları

Mezuniyet sonrası aktarımlı tıp eğitimi, bir yüksek lisans programı olabileceği gibi alternatif bir uzmanlık eğitimi de olabilir (klinisyenler/ işletme yöneticileri için sertifikalı veya uzmanlık programları gibi ). Bu programlara, mühendislik, fizik, hukuk, işletme, eczacılık ve tıp gibi çeşitli altyapılara sahip kişilerin katılımının teşvik edilmesine ihtiyaç vardır. Bunun yanında sanayiden, klinik eğitim ve uygulama alanından ya da doğrudan lisans öğrencilerinden gelenler olmalıdır. Bu disiplinlerin ve deneyimlerin birlikte eritildiği potada aktarımlı tıp uzmanlarının yetiştirilmesi mümkün olacaktır.

UC Berkeley ve UCSF 2010 yılında, Grove Vakfı’nın katkıları ile bir yıllık ortak bir MTM (Master in Translational Medicine) programı açmıştır. Programa başvuranlar çoğunlukla biyomedikal mühendisliği mezunları olmakla beraber diğer mühendislik, biyoloji, eczacılık ve tıbbi bilimlerden gelen öğrenciler de bulunmaktadır. Genel olarak programa başvuranlar tıbbi teknolojiye ortak bir ilgi duyuyor ve spesifik olarak yeni tıbbi gelişimleri, uygulamalı klinik çözümlere uyarlama stratejilerini öğrenmek istiyorlar. Her ne kadar MTM programı, akademisyenlere ve işletme mezunları gibi farklı alan eğitimine sahip kişilere de ileri seviyede uzmanlık eğitimi verse de, programın asıl amacı endüstriyel kariyer planlayanlar için derece verip, bu farklı disiplinlerden gelen uzmanların işbirliği içinde çalışmalarını mümkün kılmaktır. Böylelikle spesifik bir alana odaklanmayıp aktarımlı tıbba geniş ölçekte anlaşılır bir bakış açısı kazandırarak, tıbbi yeniliklere öncülük edecek araştırmacıların yetiştirilmesi hızlandırılacaktır.

Eğitim programı

Aktarımlı tıbbin çok yönlü bir alan olduğu göz ardı edilemeyecek bir gerçek olmasına rağmen eğitim süreci temel olarak üç alan üzerinde odaklanmıştır; biyomedikal teknolojiler, klinik konular, liderlik ve teknoloji yönetimi. “Biyomedikal teknoloji” kısmı, klinik ihtiyaçlara yeni teknolojik çözümler getirmekle ilgilenir; çünkü ihtiyaç halindeki hastaya sunulacak tıbbi bir yeniliğin sunulmadan önce iyi tasarlanmış ve yapılandırılmış olması gerekir. Teknolojinin desteği olmadan aktarımlı süreçte aşama kaydetmek mümkün olamaz, bu nedenle teknolojiyi ilerletebilecek ve kliniğe uyarlayabilecek altyapı, eğitimin bu ayağıyla verilmektedir. “Klinik konular” bileşeni ise FDA düzenlemeleri, sağlık hizmeti finansı, geri ödeme sistemleri ve klinik denemelerin planlanması gibi konularla muhatap olduklarında ortada duran sorun ve ihtiyaçları nasıl tespit edeceklerinin öğretilmesinde oldukça hayatidir. Bu hususlar aktarımlı tıp alanını net bir şekilde tıp dışı paralel endüstrilerden ayırmaktadır. Teknoloji ne kadar devrim niteliğinde olursa olsun, klinik ve mevzuat unsurları gözetilmeden geliştirilen her hangi bir tıbbi ürün başarısızlığa mahkûmdur.

Diğer taraftan ise mevzuatla uyumlu iyi teknolojiler de yönetim zafiyeti ya da iş adamı yaklaşımının eksikliği yüzünden piyasada başarısız olmaktan kurtulamayabilir. Bu nedenle MTM müfredatının “liderlik” bileşeni bu eğitimsel boşluğu doldurmakta olup başarılı ürün geliştirmek için hayatidir. Öğrencileri yeni tıbbi teknolojileri teknolojik olduğu kadar ticari olarak da analiz etmek üzere eğitmekle aktarımdaki başarı şansları arttırılacaktır. Riski azaltmanın yollarının tespiti ve başarısızlıkları iyileştirme için fırsat gözüyle bakmayı öğrenme de bu eğitim bileşeninin önemli parçalarıdır.

Bu üç eğitim bileşeninin yeni teknolojilerle ilgili gerçek hayata ait projelerde bir araya getirilmesi ve öğrencilerin bu projelerde iş birliği yapması ile en etkin hale geldiklerini düşünüyoruz. MTM programında projeler aralarında öğretim üyeleri, klinik araştırmacılar ve sanayi ortaklarının bulunduğu farklı proje liderleri tarafından ortaya konur. Her proje klinik bir ihtiyacı karşılamaya yöneliktir, yeni bir tıbbi teknolojiye sahiptir ve ilk icat aşamasını geçmiştir. Her proje müstakildir, proje liderleri projenin o yılki hedeflerini tanımlamada akademisyenlerle birlikte çalışırlar ve tüm projelerin uzun dönemli tek bir hedefi vardır: bir tıbbi yenilik ortaya koymak ve bunu klinik kullanıma aktarmak.

Geçmiş gruplardaki öğrenciler aldıkları eğitimle piyasa değerlendirmesi, mevzuata uygunlaştırma stratejileri geliştirilmesi, fikri mülkiyet işlemleri, preklinik denemelerin tasarım ve oturtulması ya da bir cihazın doğrulama testlerinin yapılması gibi faaliyetleri yürüttüler. Öğrenciler proje çalışmalarını müfredattaki derslerle entegre ederek bir aktarım işleminin değişik bölümlerinin yeni bir tıbbi ürünün ortaya çıkmasını nasıl etkilediğini birinci elden tecrübe ettiler.

İlgili programlar

Birleşik Devletler’de başka kurumlarca sunulan MTM programının ruhuna uygun çok sayıda başka eğitim programları bulunmaktadır. Bunlar ya mesleki sertifika ya da yüksek lisans programları ve teknolojik yenilik, tasarım ve ürün geliştirmeyi konu ediniyorlar. Örneğin Georgia Teknoloji Enstitüsü bir “Biyomedikal Yenilik ve Gelişme Yüksek Lisansı”, UC Can Diego “Tıbbi Cihaz Mühendisliği İleri Araştırmalar Yüksek Lisansı”, John Hopkins Üniversitesi ise “Biyomühendislikte Yenilik ve Tasarım Yüksek Lisansa” dereceleri vermektedir. Diğer bazı programlar sağlık teknoloji yönetimi ve ticarileştirilmesi ile ilgili kapsamlı müfredata sahiptir. Örneğin Case Western Reserve Üniversitesi Aktarımlı Sağlık Teknolojisi ağırlıklı bir “Biyomedikal Mühendislik Yüksek Lisansı” vermektedir.

Bu tür programların gerçek verimliliği, eğitimi aldıktan sonra iş sahasında aktif rol almaya başlayan mezun sayısı arttıkça daha güçlü bir şekilde görülecektir. Bunun yanı sıra mezunların uzun vadeli geri bildirimleri, aktarımlı tıptaki bu eğitim stratejisinin daha büyük ölçekli yararlarının belirlenmesinde önemli bir rol oynayacaktır.

Mart-Nisan-Mayıs 2014 tarihli Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi, 30. sayı, s: 68-69’dan alıntılanmıştır.