Bu yazı, 2019 yılında Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü (SD) Dergisi’nde (https://www.medipol.edu.tr/sites/default/files/document/SD_53_69.sayfalar_Recep_Ozturk.pdf) ve sdplatform’da (https://sdplatform.com/saglikta-dezenformasyon-ve-hekim-sorumlulugu/) yayımlanmış yazımızın güncellenmiş geniş bir özetidir.
Sağlık alanında dezenformasyonun hızla arttığı ve bilginin doğruluğunu ayırt etmenin gittikçe zorlaştığı üzücü bir gerçektir. Dijital çağın getirdiği çeşitlendirilmiş bilgi kaynakları, aynı zamanda devasa bir veri yığınına da yol açmaktadır. Bilgiye sınırsız erişim, ne yazık ki sağlıkta hızla yayılan yanlış bilgi salgını—infodemi—ile çakıştığında ciddi bir tehdit oluşturmaktadır; bu tehdit, COVID‑19 pandemisiyle daha da keskinleşmiştir. Yanlış bilgi salgını (infodemi), bireylerin sağlıkla ilgili kararlarını çarpıtarak toplum sağlığını tehdit etmektedir. 2020’de, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) “Sadece bir pandemiyle değil, aynı zamanda bir infodemiyle de savaşıyoruz” diyerek, bu iki ayrı krizle aynı anda mücadele etmenin ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu vurgulamıştır.
Yanlış bilgi çeşitleri misinformasyon, dezenformasyon ve malinformasyon şeklinde sınıflandırılır.
Misenformasyon: Kasıtlı bir amacı olmayan, genellikle iyi niyetle yayılan ama aslında hatalı ya da yanıltıcı nitelikteki bir bilgidir.
Dezenformasyon: Bilginin yanlış olduğunu bilerek, aldatma amacıyla kasti bir çaba içinde hazırlanıp halka sunulan bir bilgidir.
Malenformasyon: Görünüşte gerçek temellere dayanan bir bilgi gibi sunulsa da, bağlamı bilinçli olarak çarpıtılan ya da tamamen göz ardı edilen bilgidir; bu sayede alıcıda zarar verici bir etki yaratma amacı güder.
‘Aşıların otizme yol açtığı’ tezini ilk duyulduğunda, yanlış bilgi fırtınası gibi tüm toplumu etkilemiştir. Bilimsel olarak çürütülüp, ilgili makale dergiden geri çekilmiş olsa da, çeşitli gruplar bu söylemi hâlâ bir propaganda aracı olarak sürdürmektedir. Nihayetinde bu çabalar tam anlamıyla bir dezenformasyon patlamasına dönüşmüştür.
Bu tür bilgi kirliliği, halkın sağlık otoritelerine ve bilimsel kurumlara duyduğu güveni derinlemesine sarsmış, kanıta dayalı halk sağlığı önlemlerine olan bağlılığı zayıflatmış ve toplumsal uyumu ciddi şekilde erozyona uğratmıştır. Ne yazık ki, benzer örnekler artık daha sık karşımıza çıkmakta ve sayıları sürekli artmaktadır.
2019’da Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), aşı tereddütünü küresel sağlığın en kritik on tehdidi arasına dâhil etmiştir. Bu şüphe, 1998’de yayımlanıp sonrasında tamamen geri çekilen sahte bir “KKK aşısı‑otizm” makalesiyle beslenerek ivme kazanmıştır. Uydurulmuş ve dergiden silinen (geri çekilen) bu yazı, yanıltıcı bir algı yaratarak pek çok ebeveyni çocukluk aşılarını reddetmeye yönlendirmiş ve bazı ülkelerde kızamık salgınlarının yeniden alevlenmesine yol açmıştır.
COVID‑19 pandemisi, aşı tereddütünün küresel ölçekte tehdit oluşturma potansiyelini daha da belirgin hâle getirmiştir. “Aşı kısırlık yapıyor” ya da “içinde mikroçip var” gibi temelsiz
iddialar, sosyal medyadan çabuk yayılması sayesinde aşı tereddüdü/aşı reddini daha da artırmıştır. Araştırmalar, yanlış bilgiyle karşılaşan bireylerin aşı olma isteğinin belirgin biçimde azaldığını ortaya koymuştur.
Dezenformasyonun yıkıcı etkileri yalnızca aşılarla sınırlı kalmayıp, bilimsel temeli olmayan çeşitli “alternatif” uygulamalara da sıçramış durumdadır. Bu yaklaşımlar, çeşitlenerek ve giderek daha geniş kitlelere ulaşarak etkisini artırmaktadır. Özellikle COVID‑19 pandemisi sürecinde, bilimsel bir temeli bulunmayan sarımsak, sıcak suyla gargara ya da ivermektin gibi maddelerin hastalığı önlediği ya da tedavi ettiği iddiaları küresel ölçekte yayılmıştır. Bu akışın en trajik örneklerinden biri, “MMS” (Miracle Mineral Solution) adıyla satılan ve klor dioksit – çamaşır suyu türevi – içeren bir karışımdı. Otizm tedavisi vaadiyle çocuklara içirilen bu zararlı madde, yanlış bilginin hasta güvenliğini doğrudan nasıl tehdit ettiğini çarpıcı bir biçimde gözler önüne sermiştir.
Sahtelikle pazarlanan tedavilerin sergilediği sahte bir güven duygusu, bireyleri aşı ve maske gibi korunma önlemlerini görmezden gelmeye yönlendiriyor; bu kayıtsızlık tehlikeyi iki katına çıkarıyor. Sosyal medya platformları — Facebook, X/Twitter, YouTube gibi — günümüzde infodemik malumatın en yoğun paylaşıldığı yerlerden biri hâline gelmiş durumdadır. Maalesef, duygusal ve göz alıcı içerikler, bilimsel gerçeklerin önüne geçerek daha çabuk yayılma eğilimi göstermektedir. Yankı odalarıyla beslenen algoritmik balonlar, bu enformasyon kirliliğini daha da tırmandırmaktadır. Algoritmalar, kullanıcıları yalnızca kendi görüşlerini onaylayan içeriklerle karşılaştırıyor; karşıt bakış açılarını süzüyor ve sahte bilgileri neredeyse tek gerçek gibi algılanır hâle getiriyor.
Dünya Sağlık Örgütü yapılan araştırmada, sosyal medyada COVID‑19 ile ilgili paylaşımların yaklaşık %28,8’inin hatalı ya da yanıltıcı bilgi barındırdığı gösterilmiştir. Medya okuryazarlığı yüksek olan bireylerde, aynı zamanda sağlık okuryazarlığında da benzer bir üstünlük sergileyerek yanlış bilgilere karşı daha dirençli oldukları ortaya konulmuştur. Bu bulgu, dijital çağda doğru bilgiye ulaşma ve yanıltıcı içerikleri tanıma becerisinin, sağlıkla ilgili kararların şekillenmesinde hayati bir öneme işaret ettiğini vurgulamaktadır.
Türkiye’de internet kullanıcılarının yalnızca dörtte birinin çevrim içi sağlık bilgilerinin kaynağının güvenilirliğini sorguladığını göz önünde bulundurursak, okuryazarlığı güçlendirme çabaları artık bir tercih değil, zorunluluk hâlini almıştır. Ne yazık ki, yapay zekâ uygulamalarının yaygınlaşması bu sorunu daha artıracaktır.
Halkı bilgilendirme sorumluluğunu üstlenen hekimlerin, bu süreci daha etkili ve verimli hâle getirmek için izlemeleri yararlı adımlar aşağıda listelenmiştir:
1. Sürekli Bilgi Güncelleme: Hekimlerin mesleki bilgi ve becerilerini daima yenilemeleri, en yeni kanıtlara dayanarak hastalarına güncel verileri aktarabilmeleri için zorunludur.
2. Basit Analojiler Kullanmak: Karmaşık bilimsel gerçekleri sadeleştirirken, herkesin rahatça kavrayabileceği benzetmeler tercih edilmelidir. Örneğin mRNA aşılarının DNA’yı değiştirmediğini anlatmak için, aşının “vücutta kısa bir süre kalan, hücrelere o sürede nasıl davranacaklarını gösteren bir talimat notu” gibi betimlenmesi etkili bir örnek oluşturur.
3. Halk Eğitiminin Aktif Katkısı: Hekimler, meslek dernekleri aracılığıyla ya da bireysel çabalarıyla sosyal medya, kamu spotları ve seminer gibi kanallarda doğru bilgiyi yayma
sorumluluğunu taşımalıdır. Dünya Sağlık Örgütü, güvenilir sağlık otoriteleri ve uzmanların sesinin, yanlış bilgileri çürütmenin en etkili yolunu oluşturduğunu vurgulamaktadır.
4. Profesyonel Duruşu Koruma: Hekimler, hasta memnuniyeti kaygısıyla hatalı bir talebi—örneğin gereksiz antibiyotik isteğini—kabul etmemeli; bilimsel konsensüsü rehber alarak mesleki güvenilirliklerini sürdürmelidir. Ne yazık ki infodemik bilgiler bazen hekim meslektaşlar veya diğer sağlık profesyonellerinden de kaynaklanmaktadır (Bu sorunla mücadele ayrı bir yazı konusudur).
Sonuç:
Sağlık alanında dolaşan yanlış bilgiler, yalnızca bir hekimin tek başına çözebileceği bir sorun olmaktan çıkıp, çok katmanlı bir halk sağlığı sorunu hâline gelmiş olup birden fazla paydaşın (diğer sağlık profesyonelleri vd) ortak çabasını gerektirir durumdadır. Hekimler elbette bilimsel gerçeklerin en belirgin savunucuları olsa da, bu sorunun üstesinden gelmek için yasal çerçevelerin güçlendirilmesi, eğitim politikalarının iyileştirilmesi, teknoloji temelli çözümlerin hayata geçirilmesi ve tüm toplumun (sağlık profesyonelleri vd.) sürece aktif katılımı şarttır. Hekimliğin sınırları yalnızca hastalıkları iyileştirmekle kalmaz; aynı zamanda toplumun dezenformasyon fırtınasından korunmasını sağlamak da mesleklerinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Bilimsel bilgi birikimlerini ve itibarlarını halk hizmetine yönelten hekimler, yanlış bilgilerin zararlı etkilerini yumuşatarak, toplumsal sağlığın daha sağlam bir zemine oturmasına öncülük eder.
Anahtar Kelimeler: Sağlıkta Dezenformasyon, Hekim Sorumluluğu, İnfodemi, Aşı Tereddüdü, Sağlık Okuryazarlığı
Kaynaklar:
Balkan İİ, Öztürk R. (2022). Aşı kararsızlığı ve aşı reddi. Aşı kararsızlığı ve aşı reddi. 61:92-95.
Borges do Nascimento IJ, Pizarro AB, Almeida JM, et al.(2022). Infodemics and health misinformation: a systematic review of reviews. Bull World Health Organ. 100(9):544-561. doi: 10.2471/BLT.21.287654.
Lazarus JV, Wyka K, White TM, et al. (2022). Revisiting COVID-19 vaccine hesitancy around the world using data from 23 countries in 2021. Nat Commun. 13(1):3801. doi: 10.1038/s41467-022-31441-x.
Öztürk R. (2019). Sağlıkta yanlış/yalan bilginin etkilerini azaltmada hekimlere düşen roller. SD (Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü) Dergisi, 51, 6–13.
Southwell BG, Anderson A, Berry A, et al.(editors). (2023) Equipping Health Professions Educators to Better Address Medical Misinformation [Internet]. Research Triangle Park (NC): RTI Press; https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK595308/ doi: 10.3768/rtipress.2023.op.0086.2303 (Erişim Tarihi: 27.09.2025).
Wardle C, Derakhshan H. (2017). Information disorder: Toward an interdisciplinary framework for research and policymaking. Council of Europe Report. https://rm.coe.int/information-disorder-toward-an-interdisciplinary-framework-for-researc/168076277c (Erişim Tarihi: 28.09.2025).
World Health Organization (2022). Infodemics and misinformation negatively affect people’s health behaviours, new WHO review finds. https://www.who.int/europe/news/item/01-09-2022-infodemics-and-misinformation-negatively-affect-people-s-health-behaviours–new-who-review-finds (Erişim Tarihi: 28.09.2025).






