Türk müziği, birbirinden farklı, hepsi de hayatın içinden olan konuları işlemiştir. Bu durum hem halk müziği hem de sanat müziği için geçerlidir. Dini müzikte Allah (cc), Hz. Peygamber (sav.), Ehl-i Beyt konuları, örneğin Mevlevi ayinleri, Alevi semahları ve Bektaşi nefeslerinde sanatlı bir şekilde işlenmiştir. Bektaşi babası Cemali Baba’nın (1836-1924) nefesi aşağıdaki gibidir (1):

İmamların katarına katılan

İrfan pazarında varı satılan

Dost didârına çeşmi açılan

Ehl-i ikrâr olup imâna geldi

Kim ki bir mürşidin elin tutmadı

Ehl-i Beyt’e elbet mülhak olmadı

Ademiyyet menzilini bulmadı

Bu âlem içre hayvâna geldi

Sakınup aldanma dünyâ varına

Fırsat elde iken koyma yarına

Vücûdunu yakan aşkın nârına

Canlar Tûr olup cânâna geldi

Âdem’in vechini anlatmak içün

Hem vechu’llahı bildirmek içün

Salât-ı vahdeti kıldırmak içün

Cemâlî bu demde bürhâna geldi

Elbette insana duyulan aşk konusu da geniş bir şekilde işlenmiştir. Bu konuda Karacaoğlan’ın eline kim su dökebilir? (2):

Ala gözlerine kurban olduğum

Say edip aleme bildirme beni

Açıp ak gerdanı durma karşımda

Ecelimden evvel öldürme beni

Dilber at kolların dola boynuma

Ölüm endişesi gelmez aynıma

Bir gece misafir eyle koynuna

Sabah oldu deyu kaldırma beni

Karac(a) oğlan tutma beni el gibi

Akıttım gözümden yaşı sel gibi

Bahçende açılan gonca gül gibi

Dizip al yanağa soldurma beni

Askerlikle ilgili konular mehter müziğinde, kahramanlık türkülerinde ve Köroğlu koçaklamalarında oldukça zengin bir şekilde ele alınmıştır (3):

Çamlıbel erleri girdi sıraya

Bugün yiğitlerin cengi var cengi

Kılıç parlatanlar geldi buraya

Bugün yiğitlerin cengi var cengi

Çarhacılar bu meydana inmeli

Koçyiğitler arap ata binmeli

Nara atıp sağlı sollu dönmeli

Bugün yiğitlerin cengi var cengi

Topuzları savurmalı düşmana

Naralar salmalı girip meydana

Düşmanlar gelmeli burda amana

Bugün yiğitlerin cengi var cengi

Köroğlu der var mı bizim dengimiz

Şimdi belli olur yiğit hangimiz

Üç saat sürmeli bütün hengimiz

Bugün yiğitlerin cengi var cengi

Müzikte işlenen konular yalnız bunlarla sınırlı olmayıp mizahi konular da ele alınmıştır. Örneğin “Manda yuva yapmış söğüt dalına, yavrusunu sinek kapmış gördün mü?” mısrası ile başlayan türkü, müzikte mizaha hoş bir örnektir. Yine Neşet Ertaş’ın çalıp söylediği “Kar yağar kar üstüne / Yâr sevmiş yâr üstüme / Varsın sevsin neyleyim / Turp yemiş nar üstüne” türküsü, ayrıca Erzurum yöresinden “Ellerin elçekli gelin / Golların golçaklı gelin / Oguli ben doğurdum / Kedi bacaklı gelin” türküsü de başka bir mizah örneğidir.

TRT repertuvarında olup henüz gün yüzüne çıkarılmamış erotik konulu ezgiler de bulunmaktadır. Bazen bir binaya duyulan hayranlık melodilere dökülürken bazen de şehrin bir semti veya şehrin kendisi müziğin konusu olmuştur: Münir Nurettin Selçuk’un nihavent şarkısı “Yok başka yerin lütfu ne yazdan ne de kıştan / Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış’tan” ve aynı makamda “Kandilli yüzerken uykularda / Mehtâbı sürükledik sularda”; Cinuçen Tanrıkorur’un hicaz fantezisi “Kandilli’de eski bahçelerde / Akşam kapanınca perde perde / Bir hâtıra zevki var kederde”; Münir Nurettin Selçuk’un hicaz şarkısı “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul / Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer / Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul / Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer” bu konu için örnek olarak verilebilir.

Müzikte işlenen başka konular da vardır elbet. Bunlardan belki de en yakıcı olanı ölümdür. 19.yy’ın şairlerinden Niğdeli Hikmet Bey bir gün evinden çıktığında, mahallede bir evden bağırışlar duyar. Komşularından birinin 4-5 yaşlarındaki oğlu ölmüştür. Ölüm zaten acıdır ama hikâyesi daha da acıdır. Çocuk, çocukluğunu yapmış, yaramazlık etmiştir. Babası da ona bir tokat atmıştır. Ancak tokadın şiddetiyle küçük yere düşmüş ve başını yere vurmuştur. Düştüğü yerde de kalmıştır.Hikmet Bey, bu acı olayı dizelerine taşımış, Türk müziğinin büyük bestekârlarından Şevki Bey (1860-1891) bu dizeleri hüseynî makamında bestelemiştir (4):

Nedir bu hâletin ey meh-cemâlim

Nasıl kıydı sana ol kanlı zâlim

Tükendi akl ü endişem hayâlim

Aman söyle perîşân oldu hâlim

Türk müziğinin deha bestekârı Hammâmîzâde İsmail Dede Efendi, oğlu Salih’in ölümü üzerine aşağıdaki sözleri beyâti makamında bestelemiştir (5):

Bir gonca-femin yâresi vardır ciğerimde

Âteş dökülürse yeridir âr-ı serimde

Her lâhza hayâli duruyor dîdelerimde

Takdire nedir çâre bu varmış kaderimde

Türk müziğinin büyük bestekârlarından Hacı Arif Bey, kalp krizinden ölmeden evvel Niğdeli Hikmet Bey’in aşağıdaki sözlerini kendi tertip ettiği kürdilihicazkâr makamında besteler (6):

Gurûb etti güneş dünya karardı

Gül-i bağ-ı emel soldu sarardı

Felek de böyle mâtemler arardı

Gül-i bağ-ı emel soldu sarardı

Karacoğlan bir Urfa türküsünde ölümü bakın nasıl işliyor (7):

Vara vara vardım ol kara taşa

Hasret ettin beni kavim kardaşa

Sebep ne gözden akan kanlı yaşa

Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm

Nice sultanları tahttan indirdi

Nicesinin gül benzini soldurdu

Nicelerin gelmez yola gönderdi

Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm

Karacoğlan der ki kondum göçülmez

Acıdır ecel şerbeti içilmez

Üç derdim var birbirinden seçilmez

Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm

Bir Adana türküsünde Karacaoğlan söylemeye devam eder (8):

Üryan geldim gene üryan giderim

Ölmemeye elde fermanım mı var

Azrail gelmiş de can talep eyler

Benim can vermeye dermanım mı var

Dirilirler dirilirler gelirler

Huzur-ı mahşerde divan dururlar

Harâmî var diye korku verirler

Benim ipek yüklü kervanım mı var

Er isen erliğin meydana getir

Kadir Mevlâ’m noksanımı sen yetir

Bana derler gam yükünü sen götür

Benim yük götürür dermanım mı var

Karac’oğlan der ki ismim överler

Ağu oldu bildiğimiz şekerler

Güzel sever diye isnad ederler

Benim Hak’tan özge sevdiğim mi var

Ali Osman Feymani’den alınan bir Çukurova türküsünde ölümle hasbıhal var (9):

Ölüm yakamdan tutma git

Gençlik çağım geçende gel

Gurbet elde merhamet et

Var sılama göçende gel

Şu dünyanın hevasından

Geçmez gönül davasından

Yavrularım yuvasından

Ganatlanıp uçanda gel

Bahar gelme, yazda gelme

Kışda gelme, güzde gelme

Seksen, doksan yüzde gelme

Yüz onunu geçende gel

Feymani’’nin ladesini

Takib eyle vadesini

Ölümsüzlük badesini

Var elinden içende gel

Günümüz halk şairlerinden Sivaslı Kaya Özbek söyler bakalım ne der (10):

Bir his var içimde yanıyor benim

Kara toprak beni arıyor derim

Taş toprak bir olmuş sarıyor görün

Gayrı veda etmek zamanı geldi

Kars yöresinden bir türküde Pir Sultan Abdal görelim ne der (11):

Gelmiş iken bu yerleri gezelim

Ölüm ile ayrılığın elinden

Gonca gonca güllerini derelim

Ölüm ile ayrılığın elinden

Yaz gelince bir bozcacık meşeyim

Dalgam gelmiş bulanayım coşayım

Eylen kömür gözlüm helallaşalım

Ölüm ile ayrılığın elinden

Günahlı kardaşlar günahım tartar

Hasretli yüzünü yüzüme sürter

Yeter bu ayrılık ölümden beter

Ölüm ile ayrılığın elinden

Pir Sultan Abdal’ım eyliyor firak

İşte ben gidiyom yollarım ırak

Durmadan ağlıyor şu yangın yürek

Ölüm ile ayrılığın elinden

Bir Havsa türküsünde Pir Sultan Abdal devam eder (12):

Ne kaçarsın ölümden bulurlar seni

Zebaniler gibi soyarlar seni

Bir kuru tahtada yuğarlar seni

Hoşça yuğun kardaşlar tenim naziktir

Su dökücü kardaşlar halim yazıktır

Azrail’i görünce belim büküldü

Yetmiş iki damarımdan kan çekildi

Saatine varmadan dilim tutuldu

Hoşça yuğun kardaşlar tenim naziktir

Su dökücü kardaşlar halim yazıktır

Azrail geldi oturdu yanıma

Salıvermedi döneyim bir bir yanıma

Pençesiyle vurdu tatlı canıma

Hoşça yuğun kardaşlar tenim naziktir

Su dökücü kardaşlar halim yazıktır

Suyumu vursunlar kazan dolunca

Kefeni biçsinler boylu boyunca

Ayleşmeyin kardaşlar beni yuğunca

Hoşça yuğun kardaşlar tenim naziktir

Su dökücü kardaşlar halim yazıktır

Pir Sultan’ım dört kardeş kabrimi kazar

Azrail gelmiş deftere yazar

Anam deli olmuş saçını yolar

(Babam divane olmuş tabutu düzer)

Hoşça yuğun kardaşlar tenim naziktir

Su dökücü kardaşlar halim yazıktır

Ölümle ilgili Hz. Mevlâna şöyle söyler (Farsçadan çeviren Feyzi Halıcı) (13):

Ne ziyan var şu ölümden, a gönül çekme aman

Niye cansız kalacaksın,olacaksın yine can

Hani gökten yere indin ya gönül önceleri

Çıkacaksın yine yerden göğe, gelsin de zaman

Konuyu Yunus Emre’den bir ilahi ile bitirelim (14):

Nice bu dert ile yanam

Ecel ere bir gün ölem

Meğer ki sinimde bulam

Şöyle garip bencileyin

Bir garip ölmüş diyeler

Üç günden sonra duyalar

Soğuk su ile yuyalar

Şöyle garip bencileyin

Hey Emre’m Yunus bîçâre

Bulunmaz derdine çâre

Var imdi gez şardan şara

Şöyle garip bencileyin

“Sağ”lıcakla kalın.

Kaynaklar

1) Yusuf Ziya Yörükan, Alevî-Bektâşî ve Tahtacı Nefesleri, Ötüken Yayınları, İstanbul-2011.

2) https://www.antoloji.com/ala-gozlerine-kurban-oldugum-siiri/?siralama=p (Erişim Tarihi: 30.01.2020)

3) https://www.turkudostlari.net/soz.asp?turku=7267 (Erişim Tarihi: 30.01.2020)

4) https://eksisozluk.com/nedir-bu-haletin-ey-meh-cemalim–1371908 (Erişim Tarihi: 30.01.2020)

5) https://www.turksanatmuzigi.org/eserlerimiz/sarkilarimiz/b-sarki/bir-gonca-femin-yaresi-vardir-cigerimde/ (Erişim Tarihi: 30.01.2020)

6) https://www.notaarsivleri.com/NotaMuzik/gurub_etti_gunes_dunya_karardi(1).pdf (Erişim Tarihi: 30.01.2020)

7) https://www.antoloji.com/bir-ayrilik-bir-yoksulluk-siiri/?siralama=p (Erişim Tarihi: 30.01.2020)

8) https://www.antoloji.com/uryan-geldim-yine-uryan-giderim-siiri/?siralama=p (Erişim Tarihi: 30.01.2020)

9) http://www.turkuler.com/sozler/turku_olum_yakamdan_tutma_git.html (Erişim Tarihi: 30.01.2020)

10) Kaya Özbek, Benim Dünyam, Sage Yayıncılık, Ankara-2018.

11) http://www.turkuler.com/sozler/turku_gelmis_iken_bu_yerleri_gezelim_olum_ile_ayrilik.html (Erişim Tarihi: 30.01.2020)

12) https://www.turkudostlari.net/soz.asp?turku=20144 (Erişim Tarihi: 30.01.2020)

13) https://www.notaarsivleri.com/NotaMuzik/ne_ziyan_var_su_olumden_a_gonul_cekme_aman.pdf (Erişim Tarihi: 30.01.2020)

14) https://www.siir.gen.tr/siir/y/yunus_emre/soyle_garip_bencileyin.htm (Erişim Tarihi: 30.01.2020)

Yazının PDF versiyonuna ulaşmak için Tıklayınız.

SD (Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü) Dergisi, Mart, Nisan, Mayıs 2020 tarihli 54. sayıda sayfa 92-95’de yayımlanmıştır.