Merhum Prof. Dr. Ayhan Yücel’in tıp fakültesi ve ardından tıpta uzmanlık öğrenciliği ve öğretim üyeliği döneminde talebesi olma ve öğretim üyesi olarak birlikte çalışma onurunu yakalayanlardan biriyim. Emekli olmasına rağmen sözleşmeli olarak çalışmaya devam eden Merhum Prof. Dr. Ekrem Kadri Unat ve Ayhan Yücel Hocalarla aynı anda birlikte çalışmak, onlardan feyz alma imkânını yakalamış olmak, şahsım adına Allah’ın büyük bir lütfudur. Bu yazıda Prof. Dr. Ayhan Yücel’in özgeçmişini özetleyip, bilim yönü ile yaşam felsefesi ve bilge kişiliği konusuna bilgi ve gözlemelerim çerçevesinde değineceğim.
Prof. Dr. Ayhan Yücel, 22.01.1934 yılında Konya’da doğmuştur. Babası Hüseyin Lütfü Bey, annesi Cevriye Hanım (aslen Üsküplü) öğretmendi. İlk, orta ve lise (Konya Erkek Lisesi) öğrenimini Konya’da üstün başarıyla (iftiharla) tamamlamıştır. Yükseköğrenimini İstanbul Tıp Fakültesinde yapmış, 1958 yılında mezun olmuştur. Askerlik görevinden sonra, 1961 yılında İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Salgınlar Kürsüsünde göreve başlamış, 1963 yılında mikrobiyoloji uzmanı olmuştur. Aynı fakültede Tropikal Hastalıklar ve Parazitoloji Kürsüsünde çalışmaya devam etmiş, 1965 yılında ikinci uzmanlığını alarak parazitoloji uzmanı olmuş ve aynı kürsüde çalışmasını sürdürmüştür. Uzmanlık tezi ve doçentlik tezi mikoloji konusunda olup, meslek hayatı boyunca ağırlıklı olarak mikoloji alanında araştırmalara devam etmiştir. Ülkemizin az sayıdaki mikoloğu arasında yer almıştır. Daha sonra yeni kurulan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji, Parazitoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Kürsüsünde görev almış ve burada mikoloji laboratuvarını kurmuştur. 1973 yılında doçent, 1979 yılında profesör olmuştur. Prof. Dr. Ekrem Kadri Unat’ın emekli olmasından sonra, 1983 yılında ilgili anabilim dalının başkanlığı görevine başlamış, 1994 yılında Temel Tıp Bölümleri Başkanlığı’na atanmıştır. 22.01.2001 tarihinde emekli olan Prof. Dr. Ayhan Yücel, emekliğinden dört ay önceye kadar bölüm başkanlığı, emekli olana kadar anabilim dalı başkanlığı görevini sürdürmüştür. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Profesörler Kurulu üyeliğinde bulunmuş ve Fakülte Yönetim Kurulunda görev almıştır. Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti, Türk Parazitoloji Derneği, Türk Tabipler Birliği, Türk Tıp Tarih Kurumu, İstanbul Bulaşıcı Hastalıklar Savaş Derneği ve The International Council of Biodeterioration of Cultural Properties (ICBCP) üyeliklerinde bulunmuştur. Türk Tıp Tarihi Kurumunda 1986-1987 ve 1996-1998’de ikinci başkan, 1981’de genel sekreter, 1989-1993’te sayman olarak görev yapmıştır. İstanbul Bulaşıcı Hastalıklar Savaş Derneğinin 1988-2001 yılları arasında başkanlığını yapmıştır.
Müşterek olarak yazılmış üç kitabı, 25 kitapta yer alan kitap bölümleri, 258 makalesi vardır. Yayınlarının üçte birden fazlası mantarlar ve mikozlarla ilgilidir. I. Ulusal Mantar Hastalıkları ve Klinik Mikoloji Kongresi’nde Serda Kantarcıoğlu ile birlikte tebliği ettikleri “Türkiye’de Konak Dışında Elde Ettiğimiz Histoplasma capsulatum Kökeninde Ayrıntılı Bir Çalışma” isimli bildirisi Prof. Dr. Ekrem Kadri Unat adına konulan “en iyi araştırma ödülü”ne layık görülmüştür. Prof. Dr. Ekrem Kadri Unat ile birlikte Prof. Dr. Ayhan Yücel tarafından yazılan “Unat’ın Tıp Parazitolojisi” isimli kitap, 2003 KLİMİK Kongresi’nde ödüle layık görülmüştür. 2007 yılında Ulusal DAS Kongresi’nin onur kurulu başkanlığını, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ ile birlikte yapmıştır. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde 40 yılı aşan çalışma süresince binlerce öğrenci, yüzlerce asistanın yetişmesinde katkıda bulunmuştur. Ayhan Yücel Hoca tıp dışında tarih/tıp tarihi, sosyoloji ve psikoloji ile de yakından ilgilenmiştir. 1967 yılında Mebrure Hanım’la evlenmiştir, iki kızı vardır. Ayhan Yücel Hoca, 22 Mart 2011’de vefat etmiş, Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde yapılan törenden sonra Erenköy Galip Paşa Cami’sinde cenaze namazı kılınmış ve Küçükyalı Mezarlığına defnedilmiştir.
Ekrem Kadri Unat Hoca’nın çok sevip değer verdiği ve halefi olan Ayhan Yücel; her şeyden önce mükemmel, sakin, nezaket sahibi ve edep timsali bir insandı. Yücel Hoca, hocalarına karşı daima saygı, sevgi, samimi minnet ve vefa dolu olmuştur. Unat Hoca’nın çok geniş ve derinlikli ilmi tecrübesinden büyük bir gayretle yararlanmış, sabırlı ve istikrarlı çalışmalarıyla mikrobiyoloji alanında örnek bilim adamlarından biri olmuştur. Ayhan Yücel Hoca, yetişmesinde Unat Hoca’yla birlikte öğretmen olan anne ve babasının etki ve yol göstericiliği olduğunu ifade etmiştir. Kültür ve sosyal yönden gelişiminde Rahmi Eray (1918-1958) ve düşünür Doç. Dr. Nurettin Topçu’nun (1909-1975) çok önemli katkıları olmuştur. Türk dili ve edebiyatı hocası Orhan Okay ve siyasetçi Ferruh Bozbeyli (Eski TBMM Başkanı) kültürel açısından karşılıklı etkileşimde olduğu yakın dostlarındandır.
Büyük insanların yetişmelerinde ailenin önemi çok büyüktür. “Annesinin torpili ile başarılı oldu” denmesin ve annesinin öğretmen olduğuna güvenip rehavete kapılmasın diye, annesi oğlu Ayhan’ı kendisinin öğretmen olduğu okul yerine iki sınıflı başka bir ilkokula vermiştir (Anafartalar İlkokulu). Ayhan Yücel ilkokul öğretmenlerini derin bir saygıyla anar. Anlatılarında, öğretmenlerinin; el becerisi geliştirme, görsellikten yararlanma için değişik imkânlar oluşturma, ses ve kulak eğitimi ile ilgili uğraşlarına vurgu yapmıştır. Ayhan Hoca, ilköğretimden itibaren kazandığı güzel yazı yeteneğini geliştirmiştir. Tıp fakültesi öğrenciliği yıllarında tuttuğu histoloji notları çok ilgi çekmiştir. Lise yıllarında Türkiye kompozisyon yarışmasında üçüncülük ödülü, onun ilerideki iyi konuşma ve yazma yeteneğinin temeli olmuştur.
Ekrem Kadri Unat Hoca, Ayhan Yücel için “Her zaman ciddi, sakin, dürüst, saygılı, mütevazı, düzenli, fakat inançlarının ve kanılarının aksine asla konuşmayan ve yazmayan bir Türk aydınıdır. Esaslı kültürü vardır. Güzel konuşur ve iyi yazı yazar. Türkiye’nin sorunlarıyla, insanlarının acılarıyla ve sevgileriyle ilgilidir. Etrafındaki insanlara saygı ve sevgi takdim eden bir yönetici niteliklerine sahiptir. Evine, çocuklarına düşkün bir babadır. Verilen görevleri en iyi şekilde yapmaya çalışır” ifadelerini kullanırken, Ayhan Songar Hoca, Yücel’i “Fikir adamı, bilgili, kültürlü, halim tabiatlı, çalışkan, değerli şahıs” şeklinde tavsif etmiştir. Uzun yıllar birlikte çalıştığı merhum Prof. Dr. Suat Vural, Ayhan Yücel Hoca’yı şöyle tanımlamaktadır: “Dr. Yücel’in karakter salabeti gıpta edilecek düzeydedir. Dürüst, geçimli, işbirliğine yatkın, fakat inançlarından fedakârlık etmeyen, açık kalpli bir insan oluşu, ona kendisiyle birlikte çalışmanın zevk olduğu bir kişilik kazandırmıştır. Ayhan Yücel iyi bir öğretim üyesidir; iyi araştırmacıdır; iyi bir yöneticidir. Üstün bir görev anlayışı sahibidir.” Prof. Dr. Rüknettin Öğütman ise onun için “Mütevazı, fedakâr, nezaket sahibi, efendi bir insan” nitelemesini yapmıştır. Eski TBMM Başkanı Ferruh Bozbeyli “Ayhan Yücel, her cümleyi değil, her kelimeyi de değil, her harfi düşünerek söyleyen dikkatli ve özenli bir insandır… Konuşmayı kolaylaştıran bir insandır. Mesleğinde en ileri noktaya ulaşan kişilerden biridir” demiştir. Arkadaşlarından Devlet Eski Bakanı Prof. Dr. Ercüment Konukman Ayhan Hoca için, “Derin bir muhakeme gücü, parlak bir zekâsı, ağır, vakur ve çelebi davranışı vardı. İyi bir vatandaş, vatanını çok seven bir yurttaş, Anadolu topraklarına ve Türk bayrağı ile Türk örf ve töresine hayran gerçek bir Türk milliyetçisi idi” demiştir.
Prof. Dr. Ayhan Yücel; ilim alanında, yüzeysellikten kaçan, derinlemesine sabırla ve istikrarlı çalışma anlayışına sahipti. Yücel Hoca bir fikir ve düşünce insanı olup düşüncelerini güzel bir şekilde kaleme almıştır. Kültür ve paramedikal konularda 1955-1972 yılları arasında yazdığı 22 denemesinin çoğunu Hareket Mecmuası’nda yayımlamış, daha sonra bu yazılardan önemli bir kısmını “Sevincini Bulmak” adlı kitapta bir araya getirmiştir. Bu yazılarda, fikir, düşünce, felsefe, kültür ve maneviyat alanında ciddi bir krizin yaşandığı dönemde kadim medeniyetimizin değerlerini ihya etmenin kilidi mesabesinde olan sevgiye, merhamete, hakikati aramaya, insanlığa çağrıda bulunulmaktadır. “Sevincini Bulmak” yolunu, “İnsan olmak, insan olarak ölmek, başka bir ifade ile insan olarak yaşmak için şuura kavuşmayı yani bir ıstırabı yüklenmeyi kabul etmek gerekecek, …. belki ıstırabı içinde sevinçli olmak lazım gelecektir” şeklinde tanımlamıştır. Yücel Hoca, manevi yaşantısından çok etkilendiği merhum Rahmi Eray’ın “Yaşamak hizmet etmek ve af dilemek için bir mühlettir; sevinç hizmetle, sevinç vermekle başlayıp büyür” sözüyle birlikte merhum Nurettin Topçu’nun “Kurtulmak için kurtarmak lazım. Bize sevinç getirecek lütfu ilahiyi dilemek lazım. Bir lütfu ilahiyi dilemek için de bin fedakârlık lazım” sözüne atıf yaparak sevincin, huzurun nasıl kazanılacağına işaret etmiştir. “Sevincini Bulmak” kitabındaki nefret ve merhamet başlıklı yazısında Yücel Hoca, Abdülaziz Hayri Bekgine’nin “Eğer insanlar kendileri için ıstırap çekenlerin varlığını bilselerdi bu kadar kötü olmazlardı” sözüne atıf yaparak, nefretten kurtulup merhamet sahibi olmak için gayret gösterilmesi gerektiğini belirtip, gayret gösterilmesi gereken temel maddelere işaret etmiştir: “1. Nefsimizi kontrol edebilmek, 2. Kesilen bir parmağın acısını duymak yani bir ıstırap hayatını bizzat yaşamak, 3. Affetmek, 4. Tezatlara göz yummamak, 5. Dua etmek; hazırlandığı işin iznini istemek, onun maketini yapmak, 6. İradeyi kader şuuruna ulaştırmak, 7. İdrak ve basirete ulaşmak, zaruri olanı görmek, gereğini ifa etmek, ilaç olmaya yetenekli olmak ve yeterlik kazanmak, iyi hali yaşamak, merhameti eserleştirmek, bu esere vesile olmak için gereken bilgi hayatına sahip olmak”. “Bütün bu maddeler ise bir dini terbiyeyi zaruri kılmaktadır.” “Rakamların, aletlerin, ihtirasların, binaların, nitelikten ziyade niceliğin esaret altında manevi dünyası paramparça olmuş asrın insanına”. “Sevincini Bulmak” felsefik eseriyle seslenen Ayhan Yücel Hoca son söz olarak “değerlerimize sahip çıkalım, insan varlığının biricikliğini unutmayalım” gerçeğine vurgu yapmıştır. Arkadaşlarından Türk Dili ve Edebiyatı profesörü merhum Orhan Okay (1931-2017) bu denemeler ve kitapla ilgili şunları ifade etmiştir. “Bu sevimli denemelerde belki hepimizin günlük hayatta karşılaşabileceği basit gibi görünen olaylardan, tablolardan hareket ederek ebedi ve beşeri gerçekler anlatılıyor. Sokrat gibi, fakat bir yabancı ile değil, adeta kendi kendine bir diyalogla ve kırıp dökmeden, ikna edici bir üslupla.”
Ayhan Yücel Hocamın tıp fakültesi (1977-1984) ve tıpta uzmanlık öğrenciliği (1986-1991) döneminde öğrencisi, 1991-1998 yılları arasında yardımcı doçent ve doçent olarak öğrencisi ve mesai arkadaşı olarak 12 yıl aralıksız kendisiyle çalışma şerefine nail oldum. Ayhan Hoca, sevgi, saygı, merhamet, yardımseverlik, titizlik, istikrar ve daha onca erdemli davranışı içselleştirmiş kişiliği ile biz öğrencilerine “rol model” olmuştur. Güzel konuşma ve yazma konusunda aşırı hassastı ve çok başarılıydı. Mikoloji başta olmak üzere, mikrobiyoloji ve infeksiyon hastalıklarında derinlemesine bir bilgi, birikim ve tecrübe sahibiydi. Uzmanlık alanlarıyla birlikte genel tıpta kendini sürekli güncelleme azmi, mezuniyet öncesi, tıpta uzmanlık ve lisansüstü eğitim için büyük özen göstermesi, ülke sorunlarına yönelik çözüm aramaya yönelik araştırmalarını büyük bir heyecanla kurduğu ekiplerle birlikte yürütmesi eğitimci ve bilim adamlığının öne çıkan özellikleriydi. Bilimsel yaşam felsefesini kendi sözü olan “örtüleri kaldırmak, sırları aralamak ve hep öğrenmek” ifadesi çok güzel açıklar. Ayhan Hoca, “mikrobiyolog, bilgili, sabırlı ve ısrarcı olmalıdır” ve “bakteriyolog isterse üretir” derdi.
Ayhan Hoca ile birlikte çalışmak, huzuru yakalamanın, disiplinli olmayı elde etmenin vesilesiydi. Sabırlı, mütebessim, nazik bir “İstanbul beyefendisiydi. Çalışanları strese sokmadan ürettirebilen bir hoca ve müşfik bir idareciydi. Anabilim dalını kuran Ekrem Kadri Unat’tan sonra görevi devralan Ayhan Yücel Hoca, günün gerektirdiği teknolojik yenilenmeyi büyük özveri ve gayretlerle gerçekleştirmiştir. Anabilim dalı laboratuvarlarının teknolojik yenilenmesi, beraber üniversite araştırma fonuna verdiğimiz projelerle (1991-1994) sağlanmıştır. Bu projeler sürecinde yaşadığımız insan gücü kayıpları nedeniyle telaşa düşüp hocaya gidince anlattığı yaşanmış olayları örnek vererek beni teselli etmiştir. Bu süreçte şu sözleri hatırımdadır: “Duvara dayanma yıkılır, insana dayanma ölür”; “Güvendiğin şeye o kadar dayanma, dayandığın şeye o kadar güvenme.”
Ayhan Yücel Hoca, kişilik gelişiminde çok etkili olan Rahmi Eray ve Nurettin Topçu’yu yazılarında, yeri geldiğinde günlük yaşamında verdiği örneklerle sıklıkla anardı. Rahmi Eray’ın “İnsanlar, çoğu kere tekrar gireceği kapıyı kendi elleriyle kapatır” sözü ile birlikte “Tasfiye ( yalınlaştırma, arındırma, bünyeye yabancı şeylerden kurtarmak), teke irca (ayrıntıdan kurtarmak, öze indirgemek) ve son fayda ( kullanılıp atılacak her şeyin başkasının işine yarayabileceği düşüncesi; son fayda kutusunda zaman zaman tasfiye yapılmalı!) yaşam felsefesi ilkesini tekrar anlatırdı.
Ayhan Yücel Hoca, kurum aidiyeti çok yüksek bir kişiliğe sahipti. Birimi, kurumu, ailesi, hocaları, öğrencileri, hastaları onun “sevincini bulduğu dünyasıydı”. Kısa bir zorunlu dönem dışında tam gün olarak kurumunda mesaiye aşırı özen göstererek çalışmıştır.
Ayhan Hoca, kaliteli iş yapma tutkunu olmakla birlikte sonuca çok önem verirdi. “İş mutlaka yapılmalıydı, bunun bahanesi olamazdı.” Daha iyi yapmak uğruna zamanında bitirilemeyen iş ve araştırmalar olunca “mükemmel iyiyi kovar” derdi.
Hocayı elinden eksik etmediği çantasıyla Cerrahpaşa Otobüs Durağında mesai saati sonrası görürdük. Emekli Sandığına yaptığı kredi başvuruları hocanın maddi açıdan zaman zaman sıkıntı çektiğini düşündürmektedir. Kısa bir sohbetimizde “Merhum anne ve babamdan kalan evimiz olmasaydı, bugün maddi açıdan büyük sıkıntılar yaşardım” cümlesi beni ürkütmüş ve kendini ilme adamış bir Türk bilim adamının yaşadıkları nedeniyle ziyadesiyle üzmüştür. Ayhan Yücel Hoca, bütün bunlara rağmen hiçbir zaman şikâyetçi olmamış, yılgınlığa düşmemiş, ülkemizin geleceği için ümidini hep muhafaza etmiştir.
1983’te emekli olup 1992’ye kadar sözleşmeli çalışan Ekrem Kadri Unat’a gereken hürmeti en üst düzeyde göstermiş, anabilim dalı başkanlığı odasına Unat Hoca’nın isteğine rağmen hoca tamamen ayrılana kadar geçmemiştir. Merhum Ekrem Kadri Unat, merhum Mutahhar Yenson ve diğer birkaç hocanın, şahit olduğum bir sohbetinde, Unat Hoca “Arkadaşlar, Hocalara Saygı Derneği kursak, ona en uygun başkan Ayhan Yücel olur” sözünü hatırlıyorum.
Ayhan Yücel Hoca; çok iyi yetişmiş, uzmanlık alanları dışında derin bir kültüre sahip düşünce ve gönül insanıydı. Hocaları ve arkadaşlarının, aziz milletimizin temel değerlerine çok bağlı ve o değerleri içselleştirmiş zatlar olması, hocanın ilim adamlığı dışında bir düşünce ve gönül adamı olarak yetişmesine imkân sağlamıştır. Ayhan Yücel hoca, aldığı emaneti layıkıyla temsil etmiş, bayrağı daha ileriye taşımıştır.
Gayret, sabır, istikrar, metanet, nezaket sahibi bir ilim adamı ve bilge kişi olan Ayhan Yücel Hoca’ya Allah’tan rahmet dilerim, mekânı Firdevs cenneti olur inşallah.
Kaynaklar
Barlas U, Başağaoğlu İ. Prof Dr Ayhan Yücel ve Bilimsel Yaşamı, Tıp Tarihi Araştırmaları, Berdan Matbaası, İstanbul, 2009
Barlas U, Başağaoğlu İ. Prof Dr Ayhan Yücel 1934-2011 Anısına, Tıp Tarihi Araştırmaları, Hilmi Barlas Eğitim Vakfı, Berdan Matbaası, İstanbul, 2012.
Everdi E (derleyici). Elbistanlı Rahmi ERAY, Dergâh Yayınları, 2000.
das.org.tr/2007/onursal/ayhanyucel.htm (Erişim Tarihi: 11.03.2017)
Yücel A. Sevincini Bulmak, Dergâh Yayınları, 2007.
Ekrem Kadri Unat Hoca’nın 40. Meslek yılında Ayhan Yücel Hoca Anabilim Dalı’nın diğer mensupları
Suat Vural Hoca’nın Emeklilik Töreni
Ekrem Kadri Unat, Ayhan Yücel Hoca ve çalışma arkadaşları (1992)
Ekrem Kadri Unat, Ayhan Yücel Hoca ve çalışma arkadaşları (1992)
Ekrem Kadri Unat, Ayhan Yücel Hoca çalışma arkadaşlarıyla birlikte, TÜBİTAK MAM, Gebze ziyareti, 1992
Ekrem Kadri Unat Hoca’nın, “Hocalıkta 50. Yılı Kutlama Töreni”
Ekrem Kadri Unat Hoca’nın, “Hocalıkta 50. Yılı Kutlama Töreni” sonrası
İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Temel Bilimler Büyüm Amfisine, “Prof. Dr. Ekrem Kadri Unat Amfisi” adı verilmesi anında, 1996
Ayhan YÜCEL hoca ailesiyle birlikte
Yazının PDF versiyonuna ulaşmak için Tıklayınız.
SD (Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü) Dergisi, Mart-Nisan-Mayıs 2017 tarihli 42. sayıda, sayfa 98-101’de yayımlanmıştır.