Tıp yazmalarında hasta güvenliği 
Kaynaklardan elimize ulaşan en eski tarihli olanlar tıp yazmalarıdır.  Özellikle Beylikler döneminden başlamak üzere Osmanlı döneminde daha  çok sayıda olmak üzere elimizde bulunan tıp yazmalarında hasta güvenliği  açısından temelde iyi hekimlik tanımı yapılmaktadır. Hekimlerin mesleki  uygulamalarının sonuçları hayatî önem taşıdığından, doğru ve yeterli  meslek bilgisi, tecrübe, beceri ve ustalık gibi nitelikler hekimlerden  beklenen vasıflardı. Bunun yanında bazı yazmalarda hekimlere tavsiyeler  başlıklı bölümler yer almaktadır.
Hekim İbn-i Şerif’in “Yâdigâr-ı İbn-i Şerif” adlı eserinin  Süleymaniye Kütüphanesi Hamidiye 1041’de kayıtlı nüshasının 92. b – 94. b  sayfaları arasında yer alan hekimlere tavsiyelerinde iyi bir hekimin  emin (sır saklayan), insaniyetli ve şefkatli olması gerektiğini  belirtir. Bilgi ve becerisi yanında hastanın durumunu çok iyi  gözlemlemesini tavsiye eder. Mümkün mertebe önce gıda ile tedaviyi  düzenlemesini, olmazsa ilaçlara başvurmasını önerir. İlaç gerekiyorsa da  öncelikle bir tek ottan oluşan ilacı vermesini, ancak bununla tedavi  edemezse o zaman karışım şeklindeki ilaçları kullanmasını önerir.
Özellikle etkisi tam bilinmeyen ilaçları kullanmamasını, hekim  olmayanların “Ben tecrübe ettim iyi geldi” gibi sözlerine itibar  edilmemesini savunur. Ancak bilinen veya kendi tecrübeleri olan ilaçları  kullanmayı tavsiye eder.
’On üçüncü bab’ tabiplere vasiyyet tabib … diyanetü ve emanet  şartların ve insaniyet şefkatin yerine getürmiş ola ve cemi‘i ‘azasın  yaramazlıklardan hıfz itmiş ola gerekdür … elinden geldükçe ‘ilacı ğıda  ile ide edviyeye meşğul olmaya ve dahı elinden geldükçe bir otla ilac  ide terkib olmış bir niçe edviye ile ‘ilac itmeye ve tabib gerekdür kim  mechul otıla ‘ilac itmeye kim mechul kişiler ve karı ‘avratlar tecribe  ideler ve hikayet ideler anun gibi edviyei işe sürmeyeler ve ana i‘timad  itmeyeler meger meşhur ola kendünün tecribesi yetmiş ola …” 
Vakfiyelerde hasta güvenliği 
İyi hekimlik tanımı kapsamında Osmanlı tabibi için öngörülen  vasıfları en açık şekilde darüşşifa vakfiyelerinde buluruz. Elimizde  mevcut olan 15 ile 17. yüzyıllar arasında yaptırılmış olan Osmanlı  darüşşifalarının vakfiyelerine göre, tabipten beklenen en önemli  özelliklerin tecrübe ve ustalık olduğunu görmekteyiz.
Fatih Darüşşifası Vakfiyesi’nde denenmiş ve tecrübeli uzman;  Edirne’de mâhir; Süleymaniye’de marifetli, tecrübeli; Atik Valide’de tıp  ilminde usta; Manisa’da bütün meselelere tecrübe ile vakıf uzman  tabiplerin tayini şart koşulur.
Haseki Vakfiyesi’nde darüşşifada çalışacak hekimlerin işinin ehli,  zeki, nazik, güler yüzlü, feraset sahibi, tıp ve hikmet kanunlarını  bilen, hastaların ruh hallerinden anlayan, her türlü ilaç yapımında  bilgi sahibi, becerikli, tıbbi vakalarda bilgilerini geliştirmiş,  ahlaklı, güzel huylu ve konusunda uzman olması gerektiği  belirtilmektedir.
Fatih Vakfiyesi’nde “dârü’ş-şifâ içün vâkıf-ı ahvâl-i nabz-ı  marîz, ilm-i teşrihde sâhib-i ilm-i arîz, fenn-i tıb ve kânûn-ı şifâda  fâ’ik iki tabîb-i mücerreb-i hâzık ta’yin oluna” demektedir. 
Arşiv belgelerinde hasta güvenliği 
Bu belgelerde hasta güvenliğine dair en çok rıza (onam) belgelerine rastlamaktayız.
Osmanlı Devleti’nde sağlık mesleği mensupları tabipler, cerrahlar,  kehhâller (göz hekimleri) ve eczacılar olarak dört ayrı gruptu.  Özellikle cerrahlar yaptıkları ameliyatlar için rıza beyanı isterlerdi,  aksi takdirde kan davası açılabilir ve diyet (tazminat) istenebilirdi.
Rıza beyanı anlaşmalarında özellikle cerrahi müdahalelerden önce,  hastanın hastalığının tarifi, yapılacak ameliyatın türü, cerrahın  alacağı ücret belirtildikten sonra olumsuz bir durumun meydana gelmesi  halinde hasta veya ölüm halinde yakınlarının herhangi bir talebi  olmayacağına dair bir taahhüt alınması mahkemelerce teyit edilirdi.
Belgelerin bir kısmı ise hekimbaşıların yapılan şikâyetleri dikkate  alarak şarlatanlara, ehliyetsiz ve yetersiz olanlara karşı halkı korumak  için zaman zaman sağlık mensuplarını denetlemeleri ve usulüne göre  hekimlik yapmayan cahillerin imtihan edilerek meslekten men edilmesini  sağlamalarıyla ilgilidir. Bu belgelerin bazısı da imtihan sonucu hekimlik yapabileceklerin listesidir.
Sadeleştirilmiş bir örnek vermekle yetinelim:
… Abdülmennan oğlu Mustafa Bey, saygıdeğer şer’i şerif meclisinde  (mahkeme) … cerrahlık ilminde hazâkatı ve akranı arasında üstünlüğü  belli olan bu kitabın (belgenin) hamili Küpeli kızı Saliha Hatun  adındaki Kıpti kadın huzurunda kendi rızasıyla şu ikrar ve itirafta  bulundu: “Ben fıtık arazına müptelayım, tedaviye şiddetle ihtiyacım  vardır. … beni tedaviye başlamak üzere … 1200 … akçe ücreti peşin olarak  Saliha Hatun’a ödeyip teslim ettim. Merkume Saliha Hatun’un tedavisi  dolayısıyla uyanamaz veya sözü edilen hastalıktan, Allahu Teala emriyle  ölürsem, mirasçılarım veya daha başkaları kan ve diyet davası  açmasınlar. Açarlarsa da hâkimler nezdinde davaları kabul edilmesin.”  dedi. …