Üniversite hastaneleri son dönemde tartışmaların odağında. Performans, rotasyon, tam gün derken üniversite hastanelerindeki sistem son dönemde adeta yeniden inşa ediliyor. Hal böyle olunca ‘ne oluyor’u ve ‘ne olmalı’yı tartışmak da sorumluluk sahibi hekimlere ve tıp entelektüellerine düşüyor. Grup Üsküdar, bu sezonun final toplantısında ‘Üniversite Hastanelerinin Geleceği’ni masaya yatırdı.
İstanbul Üniversitesi’nin tarihi Beyazıt Kampusu’nda Rektörlük Binası’ndaki Mavi Salon’da gerçekleştirilen toplaya katılım yoğun oldu. Moderatörlüğünü Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Sabahattin Aydın’ın yaptığı toplantının ev sahipliğini İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Zeynep Çiğdem Kayacan yaptı. Toplantıya İstanbul Üniversitesi’nden yoğun bir katılım oldu. Rektör Danışmanı ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Öztürk, Rektör Danışmanı Doç. Dr. Faik Çelik, Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanı Doç. Dr. Saffet Tüzgen, Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanı Prof. Dr. Oğuz Çetinkale, Stratejik Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Şafak Karamehmetoğlu ve Döner Sermaye İşletme Müdür Vekili Doç. Dr. Sezai Vatandesever’in yanı sıra İstanbul Tıp Fakültesi’nden Hastane Başhekimi Prof. Dr. Recep Güloğlu ile Cerrahpaşa Tıp Fatültesi’nden Hastane Başhekim Yardımcıları Doç. Dr. Serdar Erturan ve Dr. Hızır Aslıyüksek toplantıda hazır bulundular.
Sağlık Bakanı Danışmanı ve Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haydar Sur, Pendik Belediye Başkanı Dr. Salih Kenan Şahin, GSS uzmanı Hüseyin Çelik, Dr. S. Haluk Özsarı, Cem Köylüoğlu, Ahmet Selim Köroğlu, Prof. Dr. Ahmet Şahin, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi eski Başhekimi Doç. Dr. Hasan Fevzi Batırel, Prof. Dr. Ömer Uzel, İstanbul Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Kemal Memişoğlu, Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Başhekimi ve Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Prof. Canan Aykut Bingöl, Dr. Ömer Güzel, Dr. Kamil Ergun, Dr. Ethem Uca ve Dr. Cengiz Konuksal toplantıya katılan öteki isimlerden bazıları olarak dikkat çekti.
‘Tıp fakülteleri mülkiyet fikrinden sıyrılmalı’
Toplantının başında Dr. S. Haluk Özsarı söz aldı. Eldeki imkânlar, eğitim ve araştırma gibi konularda üniversite hastanelerinde dengenin sağlanmasının zorunlu olduğunu kaydeden Özsarı, şöyle devam etti: “Merkezden para aktarılmalı. Üniversite hastaneleri sigorta şirketleri ile ortak çalışmalıdır. Tamamlayıcı sağlık sigortası ile üniversitelere ek gelir sağlanabilir. Teknoloji ayağı önemli. Bütün kurumlarda bilgi yönetimi önemli hale geldi. Bugün tıp fakültelerin mülkiyet fikrinden sıyrılması gerekiyor. Üniversitenin ille kendi hastanesi olması gerekir mi? Başka hastanelerle işbirliği yapılabilir. Bunu da düşünebiliriz.”
‘Özel sigortacılar ciddi bir kaldıraç etkisi yaratabilirdi’
Özsarı’nın ardından söz alan Cem Köylüoğlu onun bıraktığı yerden devam etti. Vaktiyle yeterli ilgi gösterilebilseydi özel sigortaların ciddi bir kaldıraç etkisi yaratabileceğini savunan Köylüoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak bu hastanenin ilgisi ile ilgiliydi. Hastanelerimiz bu kaynaktan gelişmiş ülkeler kadar faydalanamıyor. Mecbur kalmadıkça sigortalılar üniversite hastanelerini tercih etmiyorlar. ‘Tam Gün Yasası’nı bu anlamda da bazı çekincelerim olmakla birlikte doğru buluyorum. Üniversite hastaneleri, sayı olarak değil nitelik olarak daha güçlü hastalara odaklanmalı.”
‘Yönetici eksiğimiz var, gemileri yakan hekimler lazım’
Mart seçimlerinde görev başına gelen Pendik’in çiçeği burnunda Belediye Başkanı Dr. Salih Kenan Şahin, konuya belediye açısından yaklaşmaya çalışacağını söyledi. Konuşmasının başında, “Varolan mali kaynağı en iyi biçimde nasıl yöneteceğiz” diye soran Şahin, şöyle dedi: Bugün artık kayıt dışılık azalıyor. Bakanlık, hizmet sunumunu da ciddi manada geliştirdi. Ama bence Sağlık Bakanlığı hastaneleri, üniversite hastanelerine göre daha ciddi mesafe kaydetti. İnsan gücü noktasında ciddi eksiklerimiz olduğunu düşünüyorum. Sağlık yöneticisi sıkıntısı var. Geçmişte bu işi doktorlar bir süre yürütüp tam piştiklerinde kendi mesleklerine döndüler. Gemileri yakan insanlara ihtiyaç var. Yine bir soru sormak istiyorum: Vakıf üniversitesi hastaneleri varolan üniversite hastanelerini mi takip edecek, yoksa yeni bir yol mu açacaklar?”
‘Hastane mimarisi kanayan yaramız’
Prof. Dr. Haydar Sur, vakıf üniversitesine ait bir hastanede, o üniversitenin öğrencilerin staj yapamamalarına dikkat çekti. Sur, daha sonra hastane mimarisi noktasına eğildi. Bu konunun ülkemizin ‘kanayan yara’sı olduğunu kaydeden Sur, Anadolu’da bir üniversite hastanesine dair gözlemlerini anlattı: “Gittik baktık, kardiyovasküler cerrahinin acile uzaklığı tıbbı mahsur doğuracak mesafede. Dedik ‘Bu iş nasıl olacak’, traktöre benzeyen bir araca bindirip hastayı götüreceklerini söylediler. Tali koridorlar 8, ana koridor 2 metre. Dedik ‘Niye’; ‘Yama yama üstüne olunca böyle oldu’ dediler. Boruların geçtiği odalarda tavanla taban arası 8 metre yükseklikte. Hasta odalarına girdim, elimi tavana uzattığımda tavana değdi. Daha önceki plansızlıkların ceremesini şuan ki yönetim çekiyor. Rektör bu sorunu nasıl aşacağını düşünüyor.”
‘Başhekimler ‘dekanın işlerini yapan adamlar’ konumunda’
Haydar Sur daha sonra üniversite hastanelerindeki öteki sorunlara değindi. Sur şöyle dedi: “Üniversite hastanesi yeni teknolojileri algılayan, seçen, sistemin geneline salınım yapan yerlerdir. Kavşaktaki organlardır. Bu görevlerini ne kadar yerine getiriyorlar, tartışılmalı. Üniversite hastanelerinde bir de yönetim sorunu var. Dekanlar ve başhekimler arasındaki görev tanımı net değil. Dekanlar, hastaneyi de yönetiyor. Başhekimler dekanın işlerini yapan adamlar konumunda. Hatta dekan yardımcının dekanın yetkilerinden daha fazla olduğu durumları gördük. Dolayısıyla ‘Arap saçı’na dönmüş bu ilişkiyi yeniden inşa etmemiz lazım.”
‘Bir mekân bir dekan’ anlayışını tartışmamız lazım’
Sur’un ardından Prof. Dr. Recep Öztürk söz aldı. Kendisinden önceki konuşmacıların sözlerinden ‘Üniversite hastaneleri iyi yönetilemiyor’ gibi bir algı oluştuğunu kaydeden Öztürk, şöyle dedi: “Bir uçak mühendisliği fakültesinde eğitim için uçak fabrikası gerekmesi ile tıp fakültesine hastane gerekmesine dair kıyaslamayı doğru bulmuyorum. Tıp doğrudan insana hizmet veren bir dal. Bu nedenle lisans ve lisans üstü dönemde pratik uygulamalar için uygun hastaneler eğitim için gerekli. Ayrıca hastane yönetimi için üniversitede mevcut işletme vb fakültelerden yararlanarak üniversite hastaneleri çağdaş yönetim için de rol model olabilir. Eskiden bir mühür bir müdür ile kurumlar kuruluyordu, şimdi de bir mekân bir dekan anlayışı ile üniversite hastanelerin kurulması söz konusu… Uzun yılların ihmali sonrası oluşan sorunlar nedeniyle, ‘Tıp fakültelerinde hastaneler iyi yönetilmiyor’ haksız yargısına varmamak lazım. Ülkede sağlık hizmeti ve eğitim standartları belirlenip uygun bir denetim yapılması durumunda kimin, neyi, ne kadar yönettiği daha iyi anlaşılır.”
‘Askeri hastaneler sivil hasta kabul etmek istiyor’
Prof. Dr. Sabahattin Aydın, askeri hastanelerin döner sermaye kurabilmek için taleplerde bulunduklarını bildirdi; “Çünkü mevcut kalemleri ile sistemin dönmeyeceği anlaşıldı. Sivil hasta kabul etme, atıl yataklarını onlara açma gibi bir gayret içindeler” dedi.
Ülkemizde sağlıkta insan odaklı ciddi değişimler yaşandığını kaydeden Aydın, “Eskiden koruyucu sağlık adı altında gerektiğinde annesinin kucağından bebeği ayıp bağırta bağırta aşı yapıyorduk. Bugün koruyucu hekimlik, sağlık algısı gibi kavramları tartışıyoruz” dedi.
‘Marmara’nın yıllık bütçesi 150 milyon, Harvard’ın 4 milyar dolar’
Aydın’ın konuşmasının ardından toplantıya 10 dakika ara verildi. Aranın ardından ilk sözü Doç. Dr. Hasan Fevzi Batırel aldı. Konuşmasında üniversite hastanelerin mali yapılarına değinen Batırel, ABD’nin ünlü üniversitesi Harvard’ın tıp fakültesine bağlı 20 hastanesi olduğunu, bütçesinin 4 milyar dolar olduğunu kaydetti. Marmara’nın bütçesinin ise 150 milyon dolar olduğunu bildiren Batırel, tıp fakültesi hastanelerinde başhekim ile dekan arasında yetki sorunu olmadığını savundu. Bunun üzerine araya Sabahattin Aydın girdi ve “O sizin dönemize has bir durumdu. İşine karıştırmayan başhekimleri rektörler görevden alıyor. Sizi de aldılar ya” dedi. Aydın’ın bu çıkışı salonda kahkahalara neden oldu. Haluk Özsarı, “Bravo, çok iyi tespit” diyerek Aydın’ı tebrik etti.
‘Deve mi kuş mu sorusu doğru bir soru değil’
Toplantının son bölümlerinde Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Prof. Canan Aykut Bingöl söz aldı. “Burada üniversite hastanelerine çok yüklenildi” diyen Aykut, “Üniversite hastaneleri olarak Avrupa ile yarışacak düzeye geldiğimizi düşünüyorum. Bilimsel kongreler artık Türkiye’de düzenleniyor. Bu göz ardı edilememeli” dedi.
Aykut’un bu sözleri üzerine bir kez daha araya Sabahattin Aydın girdi ve “Vakıf üniversiteleri hastaneleri kamu hastanesi midir, özel hastane midir” diye sordu. Aydın’ın bu sorusu da salonda tezahüratlara neden oldu. Prof. Aykut’un bu soruya cevabı “Bu soru yanlış bir soru, deve mi kuş mu sorusu doğru bir soru değil” dedi. Aykut şöyle devam etti: “Biz kendi kendini finanse eden bir kurumuz. Ama hem kamuya hizmet veriyoruz, hem de eğitim ve araştırma yapıyoruz. Sizin tanımlamanızda özel olarak sınıflandırılabilir. Ama bence bizi üçüncü bir sınıfta anmak daha doğru”
Haziran-Temmuz-Ağustos 2009 tarihli SD 11’inci sayıda yayımlanmıştır.