“Sağlıkta bilim üretimi” dosyası
SD Dergisi 32.sayıda “Sağlıkta bilim üretimi” konusu dosya yapıldı. Dosya kapsamında yazılar kaleme alan Prof. Dr. Ahmet Gül, Prof. Dr. Mustafa Bakır, Prof. Dr. Mehveş Tarım, Prof. Dr. M. İ. Safa Kapıcıoğlu, Prof. Dr. Muhammet Güven, Doç. Dr. Murat Gültekin ve Prof. Dr. Muzaffer Şeker’in görüşlerinden bölümlere aşağıda yer veriyoruz.
Prof. Dr. Ahmet Gül:
“Sağlık bilimleri alanında bilimsel üretimimizin diğer disiplinlere göre özellikle yayımlanan makale sayısı açısından daha iyi durumda olduğu düşünülebilir. Bununla beraber sorunlar, bu üretimin özellikle nitelik, yaygın etki ve sağlayabileceği katma değer yönünden arzu edilenden oldukça uzak seviyede olduğunu ortaya koymaktadır... Bilim üretimindeki sorunlarımızın doğru tespiti, çözüm yollarını geliştirme konusunda tek çıkış yolu olacaktır. Bu amaçla ülkemizdeki bilim ortamının, toplam araştırmacı sayısının ve niteliklerinin, araştırma alt yapısının, desteklerin ve mevzuatın geliştirilmesine yönelik ortak akıl oluşturacak toplantılar düzenlemek ve tüm akademik yapıyı iyileştirecek kapsamlı düzenlemeleri hedeflemek yararlı olacaktır... Bilimsel üretkenliği etkileyen nedenler kapsamlı olarak incelendiğinde, hedeflenen düzelmelerin bir çözüm önerisi olarak gündemde olan, tek bir ulusal enstitünün ya da sağlık üniversitesinin kurulması ile mümkün olmayacağı da açıkça görülecektir.”
Prof. Dr. Mustafa Bakır:
“Nitelikli ve inovasyona dayalı, patente dönüşen ürün odaklı Ar-Ge çalışmalarına gereksinim vardır. Bu türlü araştırmaları ancak hayal gücü ve yaratıcılık yetenekleri iyi geliştirilmiş, iyi soru sorabilen çocuklar yetiştirip, ürün geliştirip dünya pazarına satabilecek araştırmacıya dönüştürmekle mümkündür. Bu amaca ulaşmamızda en önemli engel yanlış milli eğitim politikalarıdır. Doğru milli eğitim politikaları ile “ekmeğini Ar-Ge’den kazanan” ve ülkesini böylelikle terk etmeyen araştırmacı tipini yaygınlaştırmamız mümkün olacaktır.”
Prof. Dr. Mehveş Tarım:
“Mal ve hizmet üretimine yönelik faaliyette bulunan kamu ve özel kesime ait sanayi kuruluşlarında Ar-Ge faaliyetleri yeterince kurumsallaşamamış ve bu alanlarda motivasyon sağlanamamıştır. Bunun sonucunda yerli patent başvuruları ve bilimsel yayınlar da yetersiz kalmıştır. Bilimsel yayın konusunda niceliğe yönelik puanlama sistemi niteliği geri plana itmiştir. Sanayi-üniversite işbirliği istenilen düzeyde gerçekleştirilememiştir... Teknolojiyi üretmek yerine teknolojiyi transfer etme eğilimi mevcuttur. Eğitim sisteminin ilköğretimden itibaren sorgulayıcı ve analitik olmaması, ekip çalışmasına yatkın olunmaması, multidisipliner anlayışın yerleşmemiş olması eksik yönlerimizdir. Bütün bunların sonucunda ülkemizde sağlıkta ve diğer alanlarda Ar-Ge çeşitli kurumlar ve kuruluşlarca desteklense de kültürel yapı bu yönde değişmedikçe istenilen başarı sağlanamayacaktır.”
Prof. Dr. M. İ. Safa Kapıcıoğlu:
“Bugün 1500 civarındaki eğitim görevlisiyle 59 eğitim ve araştırma hastanesi, sağlık eğitiminde ciddi bir potansiyele sahiptir. Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesi ile bu potansiyel nitelik olarak sıçrama gösterecektir. Öncelikle eğitici kadrolarının akademik olarak değerlendirilmesi başlı başına bir motivasyon kaynağı olacaktır Umarım kısır çekişmelere kurban olmadan bu tasarı yasalaşır ve örnek bir model olarak ülkemizin sağlık sisteminin gelişmesine katkı sağlar.”
Prof. Dr. Muhammet Güven:
“Ülkenin hukuk hizmetlerini Adalet Bakanlığı veriyor diye hukuk fakültelerini Adalet Bakanlığı kurabilir mi? Adalet Bakanlığının merkezi bir hukuk fakültesini mahkemelerle ilişkilendirmesi Sağlık Bakanlığının üniversite kurması ile benzer bir durumdur. Dünyada örneği olmayan modeller denemektense, bütün dünyada uygulanan sistemlerin geliştirilmesi üzerine enerji sarf edilmelidir... Biz yeni kurulan bir devlet değiliz. Hiçbir kurumumuz ve geçmişleri yokmuş gibi davranamayız. Her şeyi sil baştan kuramayız. Mevcudu geliştirmek yerine, yeni maceralara da atılamayız. Gelişmiş ve nesillerine iyi bir Türkiye bırakmak için önceliğimiz tüm üniversitelerimizin geliştirilmesi olmalıdır. Devlet desteği ve stratejisi olmadan bu sağlanamaz. Devletin enerjisini bu yönde kullanalım. Bu yazı çıktığında, yasanın çıkmamış olduğu ümidiyle…”
Doç. Dr. Murat Gültekin:
“Ülkemizde halen hem erkeklerde hem de kadınlarda kanserden ölümler 2. sıradadır. Ancak 2002 yılında kansere bağlı ölümlerin %12’lerden 2013 yılına doğru %20’lere yükselmesi göz önüne alındığında ülkemizin de gelişmiş diğer dünya ülkeleri gibi önümüzdeki yıllar içerisinde birinci sıraya yükseleceği açıktır. En güncel verilerimiz ile ülkemizde her yıl yaklaşık 160 bin kişiye kanser teşhisi konulmaktadır. Eğer aldığımız önlemlerde başarılı olamazsak bu rakam, Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023’te yılda 400 binlere kadar çıkabilir... Bakanlığımız Kanser Daire Başkanlığı’nın Ulusal Kanser Enstitüsü kurulması yönündeki çalışmaları 10 yıldır devam etmektedir. 2012 ve 2013 yıllarında Kanser Daire Başkanlığı Dünya Kanser Enstitüleri Başkanlarının ve Asya Kanser Enstitüleri Alliansının toplantılarına katılmış, her ülke modelini detayları enstitü başkanları ile değerlendirmiş, görülen Ar-Ge problemlerine karşı önerilen çözümleri ele alarak TÜSEB yasası içerisine entegre etmiştir. TÜSEB ile Türkiye Kanser Enstitüsü mevcut uluslararası örnekler arasında en gelişmiş ve Ar-Ge açısından eli en güçlü yetkilere sahip enstitülerden biri olacaktır.”
Prof. Dr. Muzaffer Şeker:
“Ülkemiz yükseköğretim kurumlarının akademisyen açığı sorunu, bazı bilim alanlarında yurt dışından hoca temini ile çözülme noktasına gelmiştir. Bu artışın bir sonucu olarak öğretim üyelerimiz ağırlaşan ders yükü altında ezilen, başka bir akademik faaliyete zaman ayıramayan ve kendini lise öğretmeni gibi gören mutsuz bir kitleye dönüşmüştür. Gelecek nesillerin niteliğini bu mutsuz ve kendini yenilemeye dahi fırsat bulamayan hocalar mı şekillendireceklerdir? Yükseköğretimin geleceğini oluşturacak genç akademisyen adaylarının, hayata atılmada önlerindeki seçenekler içinden üniversiteye intisabı son tercih olarak düşünmelerinin geleceğimize bir yansıması olacaktır. Yükseköğretim camiası, geleceğimiz için ülkenin her türlü insan gücünün oluşturduğu geniş havuzdan en nitelikli bireyleri istihdam etmeye çabalamaktadır, fakat bu da bu şartlarda mümkün olamamaktadır.”
Yazıların tamamını okumak için TIKLAYINIZ!