Editörden

  • Yazı Büyüklüğü A(-) A(+)
  • Paylaş

Sağlığın alternatifi var mı?

“Bir kişi hariç bütün insanlık aynı görüşte olsa, insanlığın o kişiyi susturma hakkı, o kişinin gücü yettiği takdirde insanlığı susturma hakkından fazla değildir” diyor John Stuart Mill. Bir düşüncenin dile getirilmesine engel olmak, sadece o düşünceyi dile getiren kişiye engel olmak değil, tüm insanlığı bu düşünceden mahrum bırakmaktır. İfade edilmesi engellenen düşüncenin doğru olması, bizi doğruyu öğrenmekten mahrum bırakacak, yanlış olması ise sahip olduğumuz düşüncenin doğruluğunu tartışarak onu kanıtlamaktan bizi mahrum bırakacaktır.

Bir görüşü tartışma ortamından yoksun bıraktığımızda yalnızca o görüşün dayandığı temeller değil, bizzat görüşün anlamı hatta ne olduğu dahi unutulmakla yüz yüze kalır. O görüşün insandan insan aktarılmasında büyük rol oynayan kavramlar sadece sözcüklere dönüşür. Canlı bir kavrayış, sarsıcı bir düşünce yerine ezberlenmiş, klişeleşmiş birkaç söz kalır geriye. Bu da düşüncenin ölümüdür bir anlamda.

İbni Sina, Hipokrat, Galen gibi tıbba yön veren okulların analitik dünyasına rağmen, günümüz tıp camiası -taşıdığı insan hayatını koruma sorumluluğunun ağırlığının da etkisiyle- antik dünyanın hiyerarşik kurumsal yapıları olan asklepionların izlerini günümüze kadar taşımaktadır. Bu miras, sahip olunan bilginin sıkı sıkıya korunduğu, sıkı bir disiplin anlayışı içinde üyelerinin birbirine usta-çırak ilişkisiyle bağlı olduğu ortodoks bir tıp alanı oluşturmaktadır. Günümüzün batı tıbbı, devraldığı konvansiyonel araçlara sahip çıktığı oranda klasikleşmekte ve sahip olduğu bu güçle konvansiyonel araç ve yöntemlerin dışındaki yolları ötekileştirmektedir. Batı tıbbının modern kimliğinin klasik tıp anlayışı ile izah edilmesi, içine düştüğü paradoksu bütün çıplaklığı ile önümüze sermektedir. Görülüyor ki, bugün savunduğumuz tıp paradigmasının yeterince tartışma ortamına kavuşturulmaması, onun geleceğini tehdit etmektedir. Batı tıbbının pencereden dışarı bakması ve alternatif dünyayı tanıyıp kendini tartışmaya açması, bir bakıma kendi geleceğinin de teminatıdır.

Mutlak hâkimiyetini koruma uğraşı veren modern batı tıbbı anlayışı,  kendi dışındaki bütün tıbbi anlayış ve tecrübeleri ötekileştirme başarısını göstermektedir. Dünyanın her yanında tartışmasız (!) olarak kabul gören ve yerleşik hukuksal normlar içerisinde uygulanmakta olan tıp anlayışı ana caddeyi oluştururken, birçok farklı coğrafyada bu ana caddenin bıraktığı boşlukların alternatif yöntemlerle doldurulmasına seyirci kalmaktadır. Batı tıbbının bu başarısı sayesinde hâkimiyetini sürdürdüğü de söylenebilir. Ancak iletişim vasıtalarınca global köy haline gelen bir dünyada bilginin süratli erişilebilirliği, klasikleşmiş okulların sınırlarını artık zorlamaktadır. Günümüzde ister hasta ister hastalık kaynaklı olsun patofizyoloji temelli olan batı tıbbı, artık magazinleşen ve popülerleşen alternatif tedavilerle uğraşmak ya da anlaşmak durumunda kalmaktadır. Modern tıp paradigmamız, kendi toplumlarının dışına taşmayı ve bir anlamda küreselleşmeyi başarabilen tıbbi tecrübeleri gelenekten koptuğu gerekçesiyle alternatifleştirilmekte ve batı tıbbının güvenli surlarının dışında alternatif tıp olarak yaftalamaktadır. Bunlardan alternatifleştirmede başarısız kalınan bir kısmı, istemeyerek de olsa, batı tıp anlayışının vetosunu yemekten kurtulabilmiş ve asılın yerini tutmaksızın tamamlayıcı unsur olarak kerhen onay almıştır. Modern batı tıbbının yanında bir tamamlayıcı tıp varlığından söz edilmesi kulaklarımızı tırmalamıyor artık. Dünyada giderek yaygınlaşan uygulamalar sebebiyle 1999 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde Millî Sağlık Enstitüsü’ne bağlı “Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Merkezi” kurulmuştur. Bu merkezin gayesi tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamalarının güvenilirlik ve etkilerini incelemek ve ispatlanmış uygulamaların konvansiyonel tedavilere katılımını sağlamak olmuştur.

Yıllardır sağlık alanında sadece sağlık uygulamalarını değil, düşünce ve paradigmalarını da ilgilendiren, yeri geldiğinde tartışan ve sorgulayan bir dergi olarak SD, son sayılarından her birinde belli bir konuyu seçerek bu konu hakkındaki farklı düşünceleri, olumlu ya da olumsuz bakış açılarını gündeme getirmiş ve tartışmaya açmıştı. Bu sayımızda da tıp dünyasında her zaman ciddi tartışmalar doğuran bir konuyu, “alternatif tıp” konusunu farklı yönleri ile ele almaya çalışıyoruz. Ön yargıların bol olduğu, ön yargıların değer yargıları ile bazen çatıştığı, kimi zaman da değer yargılarının ön yargıları doğurduğu bir alanda gezinmenin ne denli zor olduğunun farkındayız. Sağlığın alternatifi olmadığını biliyoruz, peki ya bu yolda uğraş veren tıbbın?

  • SON SAYI
  • KARİKATÜR
  • SÖYLEŞİ
  • Şehir hastaneleri hakkında düşünceniz nedir?