SD 15, Editörden
Alma Ata Bildirgesi ile sağlık sistemlerinin ana konusu haline gelen temel sağlık hizmetleri ve “herkese sağlık” hedefi yönünde atılan her adım saygıya layıktır. Bu konuda kapsamlı politikalar geliştiren ve uygulamaya koyan devlet adamları da saygıyla anılmaya devam edilecektir. Cumhuriyet dönemi sağlık politika serüvenimize bakıldığında Refik Saydam, Behçet Uz ve Nusret Fişek gibi isimlerin hafızamızda yer ettiğini fark ederiz. On yıllar sonra dönüp geçmişe bakanlar, hafızalarında bu isimlere yenilerinin de eklendiğini göreceklerdir.
Bildiğiniz gibi Muş’ta başlayan sosyalizasyon uygulaması 80’li yıllara geldiğimizde 40 ilimize yayılabilmişti. 1984’te içinde İstanbul gibi büyük illerimizin de olduğu diğer iller, emir komuta zinciri ile sosyalizasyon kapsamına giriverdi (!). On milyonu aşkın nüfusa sahip olan İstanbul’da 2003 yılına kadar yani 20 yıl boyunca 200 civarında sağlık ocağı açılabilmiştir. Şükür ki son yıllardaki gayretli yöneticilerimiz sayesinde bu sayı bugün 500’ün üzerine çıkabilmiştir.
Atılan nutuklara rağmen günümüz Türkiye’sinde birinci basamak ile 2. ve 3. basamak hekim oranı 1/4 civarındadır. Toplam hemşire sayımız doktor sayısı kadar bile değildir. Bu durumda sistemin giriş kapısını oluşturacak; her türlü koruyucu hizmetleri, çevre sağlığı hizmetlerini, adli tabiplik hizmetlerini yürütecek ve pratisyen hekime ve ekibine dayalı bir birinci basamak sağlık hizmeti varlığından ne kadar söz edebiliriz?
Sistem tartışmaları ve politik çatışmalar bir yana sağlık ocakları ağı ile sağlanmaya çalışılan entegre birinci basamak sağlık örgütlenmesi için gününün şartlarında önemli bir görevi yerine getirme uğraşı verilmiş ve bugünlere gelinmiştir. Son yıllarda ülkemizdeki değişim ile halkın beklentileri ve gelişen dünyanın anlayışı doğrultusunda aile hekimliği uygulaması çerçevesinde bu entegre hizmet ağı yeniden organize edilmeye çalışılmaktadır.
Sağlık ocaklarında yürütülen ya da yürütüldüğü iddia edilen hizmetler aile hekimliği uygulaması ile ihmal edilmekte midir? Anne çocuk sağlığı ve koruyucu sağlık hizmetlerine yönelik uygulamalar nasıl yürütmektedir? Aile hekimliği uygulamasının getirdiği nüfus tabanlı, tercihe dayalı model doktor-hemşire ile çocukların, annelerin, yaşlıların, kısacası bütün aile bireylerinin iletişiminde nasıl bir farklılık oluşturmaktadır? Zorunlu sevk zinciri uygulanmamasına rağmen sistem nasıl işliyor? İddialı olarak tüm nüfusu dijital kayıt altına aldığı söylenen Aile Hekimliği Bilgi Sistemi nedir? Anne ve bebek takipleri, aşılamalar nasıl izlenmekte ve denetlenmektedir? Sağlık ocaklarında bildiğimiz doktor ve özellikle ebelerin verdikleri hizmetlerden daha fazla onları meşgul eden onlarca formla raporlama işleri nasıl yürümektedir? Kısacası dün ile bugün arasında değişen nedir?
İstanbul ve Ankara’da aile hekimliği uygulamalarının başladığı bugünlerde bu konuları dergimize taşımak istedik. Bekleyip göreceğiz; geçmişte verilen hizmetleri göz ardı edip sağlık ocaklarını karalamaya çalışmak ne denli hatalı bir davranışsa, aile hekimliği uygulamasını da peşinen yok saymak, yapılanları görmemezlikten gelmek o denli yanlıştır.
Dünya dönmeye devam ediyor ve her devrinde yeni bir gün doğuyor. Ne dünü doğrudan kötülemek, ne de bugünün sadece “bugün” olduğu gerekçesiyle kötü olduğunu iddia edebilmek mümkün değil. Önemli olan dünden aldığımız dersle bugünümüzü daha güzel yapmaktır.
26 KASIM 2010Bu yazı 3388 kez okundu - Yazdır
- Yazı Büyüklüğü A(-) A(+)
- Paylaş
Sayı içeriğine ait yorum bulunamamıştır. Yorum yazabilmek için üye girişi yapınız